SPREY’Lİ SİYASET
Dede bahçede oynayan torununu izler.
Torunu bir deliğin içinde solucan bulur ve çekip çıkarır.
Dedesi torununun zekiliğini ölçmek için;
“o solucanı tekrar deliğe sokabilirsen benden sana
100 lira” der.
Çocuk hemen içeri annesinin odasına koşar, saç spreyini alır ve götürüp solucana sıkar.
Düzleşip sertleşen solucanı tekrar deliğe sokar ve şaşkınlık içindeki dedesinden 100 lirayı kapar.
Ertesi gün çocuk yine bahçede oynarken bu sefer ninesi yanına gelir ve torununun eline 100 lira sıkıştırıp ………..…
“sen dedene neler de öğretmişsin öyleee” der…
Turgut Özal iktidarından sonra iş başına gelen hükümetlerin beceriksizliği ve 2001 krizinin yarattığı AKP iktidarına halk tam destek verdi. Bu desteği verirken, kötü yönetimlerin açtığı kara delikleri tıkaması için de limitsiz kredi tanıdı.
AKP’nin beyin takımı 2002 seçimlerinde halkın karşısına “3Y” (YOKSULLUK – YOLSUZLUK -YASAKLAR) sloganı ile çıktı ve ödülünü aldı.
Aradan kocaman 10 yıl geçti.
Önce verilen sözlere bakalım,
Sonra da geldiğimiz noktaya.
– “Yoksulluk”; planlı bir şekilde devasa boyutlara ulaştırılarak, “sosyal yardım” adı altında dağıtılan paketlerle fırsata dönüştürüldü.
– “Yolsuzluk”; suç olmaktan çıktı, günlük rutin haber olarak algılanmaya başlandı.
– “Yasaklar”; başta dokunulmazlıkların kaldırılması konusu rafa kaldırıldığı gibi, üstelik; tehditler, baskılar ve şantajlar meydanlardaki nutukların vazgeçilmez konu başlıkları oldu.
Görülüyor ki “3Y“ tarih oldu ve unutuldu.
Şimdi ne yapıyoruz?
“Durmak Yok Yola Devam” sloganı ile yürüyoruz gündüz gece.
Peki, demokrasinin vazgeçilmezi müzmin ana muhalefet partisi ne yapıyor?
Sanki dersiniz ki “sosyal demokratlık” ya da “solculuk” belgesinin tek sahibi olduğunu noterden adına tescilletmiş gibi “solculuğun tek adresi benim” diyor.
Aslında, noterden kendi adına tescilini yaptırdığı belgenin “müzmin ana muhalefet partisi diploması” olduğunun farkında bile değil.
Bir anket yapılsa ülkemiz nüfusunu oluşturan 70 milyon yurttaşlarımızın
yüzde doksanı “sosyal adalet” diye avazı çıktığınca bağırır.
– Sağlıkta devrim fiyaskosunu ne zaman halka anlatacaksınız?
– Yatırıma, üretime dönüşmeyen “sıcak para politikasının” sadece günü kurtarmaya yaradığını ne zaman gündeme getireceksiniz?
– “Tarım politikasının” çöktüğünü çiftçiye ne zaman anlatacaksınız?
– Küçük ve orta ölçekli esnafın yok olmak üzere olduğunu ne zaman gündeme taşıyacaksınız?
– Yüzde sekseni yabancılara satılan bankaların gayrimenkul zengini olduklarına dikkatleri ne zaman çekeceksiniz?
– “Enerjide tamamen dışa bağımlılığın” bir kabus olduğunu bu halka ne zaman anlatacaksınız?
– Emeklilerin refah payından mahrum edildiklerini ne zaman hatırlayacaksınız?
– “Anayasal hak olan gösteri ve yürüyüş hakkının” yasaklandığını ve suç teşkil ettiğini, yüzlerce öğrencimizin bu suçtan mahkum edilerek eğitim haklarının gasp edildiğini, ne zaman gündeme getireceksiniz?
– “Yerel yönetimlerin” arpalık olmadığına, halkı nasıl ikna edeceksiniz? V.s….
Görülüyor ki, böyle bir ortamda; “sosyal adaletin, demokrasinin ve gerçek sosyal devletin halkımızı ısıtacak sıcaklığının kaynağı benim” diyen siyasi partiler, sırtına yapışmış kimlik düşkünü asalaklar sayesinde kendisini bile ısıtamayacak durumda olduğunun farkında bile değil ve yüzde yirmi beşlerle takdir edilmelerini başarı sayıyorlar.
Yani; harman yerinde rüzgarın savurmasıyla eteklerine sıçrayan bir avuç buğday tanesi ve bir kalbur saman ile yetinen bir anlayış.
Yaşam üniteleri çürümüş, çöküşün eşiğinde olduğunun bilincinde bile değil.
Benliğini sadece kimlik edinme hırsı bürümüş, gözlerinin önündeki dönüşü olmayan
tehlikenin farkında bile olmayan zavallılar yığını.
Her gün, yeraltından yüzlercesi yeryüzüne çıkarken kara delikler açan solucanları,
birileri spreyleyerek açtıkları çukura tıksalar bile, geride bıraktıkları tahribat yıllarca
onarılamayacaktır.
Bu taşeronluğun bedelini birileri misli ile almaya devam ededursun, halkına ve gerçek kimliğine ihanet edenler; hayatının son evresinde sprey sayesinde yaşadığı müthiş anlar için torununu mükafatlandıran nine olarak hatırlanacaktır.
Her dönemde kendilerini tek seçici veliaht sayan bazı kişilerin dayatmaları ile oluşturulan ve önümüzdeki yerel seçimlerde “bunu seçin” diye halkın huzuruna çıkaracakları adaylara destek vermeyenleri karalamaya kalkışmanın, hiç kimsenin haddi olmayacağını şimdiden hatırlatmak isterim.
Umarım, ülkesini, insanlarını ve nefes aldığı Alanya’yı seven ve aynı zamanda bu sevdayı kimliğinden üstün tutan aklı başındaki insanlarımız beni anlamışlardır.
Saygılarımla.