SİYASİ PARTİLER VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ
Demokrasilerde; Sosyal Devlet anlayışının yerleşmesinde, sivil toplum örgütlerinin katkısı, siyasi partilerden daha önde gelmektedir.
Demokratik Kitle Örgütleri diye de adlandırdığımız Sivil Toplum Örgütleri; Anayasal hakların korunması ve uygulanması aşamasında, Yönetenler tarafından yapılabilecek muhtemel hatalar, sapmalar veya kazanılmış hakların geriye götürülmesi karşısında örgütlenerek, güç birliği yapan ve yasalar doğrultusunda hareket serbestisi olan, bir nevi halk eğitimi görevini üstlenmiş, yönetenler ile yönetilenler arasında oto kontrolü sağlayan insanların oluşturduğu yasal birlikteliktir.
Siyasi partiler; önceden belirlenmiş, siyasi ve ekonomik programları doğrultusunda, ülke yönetimine talipli olan siyasi kuruluşlardır. Kuruluşları itibarı ile, onlar da bir nevi sivil toplum örgütü gibi görünmekte ise de; asıl amaçları ülkenin tümünü yönetme gibi asli görevleri vardır. Bu görevlerin başında, siyasi ve ekonomik programları doğrultusunda ve değişen dünya düzenine uyum sağlamak için yasal düzenlemeler getirmektir. Yani, yönetime geldiklerinde, yasama görevini üstlenmiş olurlar.
Gelişmekte olan toplumlarda, yasama görevini üstlenmiş olan siyasi partilerden toplumun bütün kesimlerini memnun etmesi elbetteki beklenemez.
Ancak; yasalarla sağlanmış veya kazanılmış hakları zedeleyici veya kısıtlayıcı veya tanınan bu hakların alınmasını zorlaştırıcı, yanlış veya yanlı bir uygulama söz konusu ise; işte bu uygulama karşısında kazanılmış hakların korunması veya bu yanlışlıkların düzeltilmesinde Sivil Toplum Örgütlerinin varlığına son derece ihtiyaç vardır.
Sivil toplum örgütleri; gelişmiş toplumlarda, çok çeşitli ve yaygındır. Zira, gelişmiş toplumlarda; eğitim seviyesinin yüksek olması ve uygulanan açıklık politikası ile halkın bilgilendirilmesi sonucu, hakların korunması yasalarla kusursuz olarak güvence altına alınmış, gözden kaçan haksızlıklar dahi bekletilmeksizin süratle telafi edilir hale getirilmiştir. Bu noktaya sivil toplum örgütlerinin gücü ve etkinliği sayesinde gelinmiştir.
Demek oluyor ki; bizim gibi gelişmekte olan toplumlarda, Sivil Toplum Örgütlerinin varlığına son derece ihtiyaç vardır.
Bir sivil toplum örgütü içerisinde; hak arama veya yönetime yardımcı olmak anlayışı doğrultusunda aktif görev alarak, halkımızın bilinçlenmesine yardımda bulunmak, birikimlerimizi ve deneyimlerimizi onlarla paylaşmak, yönetenleri yanlış uygulamalar konusunda uyarmak, yönetime katılmanın ta kendisidir.
Ülkemizin kalkınmasını ve sorunlarımızın asgariye indirilmesini isteyen her duyarlı yurttaşımızın, mutlaka bir Sivil Toplum Örgütü içerisinde yer alarak yönetime katılması, verilmiş en doğru karardır.
Saygılarımla.