SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ-Rıfat Kıymaz
Son yıllarda bu üç kelimelik cümle toplum yaşantımızda yavaş, yavaş ön plana çıkmaya başladı. Cümlenin son kelimesi “ örgüt “ yerine “ kuruluş “ denseydi bence daha iyi olurdu, insanımızın beyninde örgüt imajı pek iyi değil çünkü. Bunların ilk bilinenleri sendikalar ve dernekler idi, şimdilerde yüzlercesi var; birde ilk baş harfleri ile konu edildiğinde ne olduğu anlaşılmıyor bile. Amaçları dışında faaliyet gösterenleri basında zaman, zaman acı, acı gülerek izliyoruz. Örneğin; “ Denizli horozlarını koruma ve yaşatma derneği’nde “ horoz dövüşü yaptırıldığını izlediğimizde 82-84 de çalıştığım Amerikalı bir gün bana “bufalo” gibisiniz dedi, niye dedim, anlattı, “ dedelerim sıra sıra dizilmiş otlayan bufaloları vururken, vurulanın yanındaki hala harıl, harıl ot yiyor, sıranın kendisine geldiğinin farkına bile varmıyormuş, siz toplum olarak hiç tepki vermiyorsunuz, sonuçlara da acı, acı katlanıyorsunuz. “ Adama ne cevap vereceğimi şaşırdım, zira “ 80 askeri darbesinin en acımasız günleriydi, insanlar kayboluyor, toplu katliam olayları duyuluyordu, sağ, sol ideolojilerinin en baskın zamanlarıydı. Birazcık İngilizcem O’nun teksas amerikancası ile birleşince benim amerikada ki” sivil toplum kuruluşlarını “ öğrenmem, faaliyetleri, etkileri, güçleri konularını üç ayımı aldı. Sonuca geldiğimiz de O’na sen şu anda dışarıda ki anlayışa göre azılı bir komunistsin” dedim güldü niye diye sordu “ eğer bunları dışarıda konuşur, yazarsam bana bu damgayı vurur o saat yok ederler “ birden ciddileşti ve bu konuyu bir daha hiç açmadı.
Avrupa birliği de son yıllar da bu konuda hükümetlerimize baskı yapıyor. Bu kuruluşların toplumun her kesimin de etkinliğinin artırılması ile insanların sorunlarının patlamalara sebep olmadan demokratik yollar ile çözülmesinin en doğru yol olacağını söylüyorlar. Emekliler kendi araların da konuşuyorlardı. “ hani hükümet haziran ayında bütün emeklilerin aylıklarını eşitleyecekti, kimisi (600-700) alırken (1000-1200) alıyor, aynı işten emekli olmalarına rağmen “ diğerleri cevap verdi “ çalışanlar daha önce davranıp seslerini duyurdu artışı onlar kaptı,” bir ses daha duyuldu “ ağlamayan bebeğe emzik vermezler. “ gülüşmeler ile konu kapandı.
Sevindiğim, ağırda olsa, azda olsa, gelişmiş ülkelere göre yetersiz de olsa bu kuruluşlar son elli yılda oldukça arttı ve etkinlikleri zaman, zaman şiddete de dönüşse, demokratik olgunluğa doğru gidiyor. Son elli yıldır yaşananlardan sonra bu günleri görmek bana büyük bir huzur veriyor. Bunu sizlerle paylaşmak istedim.
Sağlık ve huzur dolu günler dileğimle…