SANAT, SİYASET VE DİN
Bu konularda Dünya’da binlerce kitap yayımlandığı, binlerce makale yazıldığı ve binlerce konferans verilip, televizyon programları yapıldığı halde halâ bu üçlüyü bir arada tutamayanlar, bunu tarihi doku içinde ilmek ilmek işleyemeyen ülkeler, liderler ve hatta insanlar var.
Yani insanlar işini gücünü bırakmış sadece “din” konuşmak istemektedir.
Bakınız bu nedenle Türkiye’de kitap okuyucu yüzde bir. Yani ortama yılda bir kitap okunmaktadır.
Gazete mi?
Onu sorma. Gazete okumada binde bir.
Ama bizi fersah fersah geçmiş olan İtalya ve Fransa ise bu alanlarda Dünya lideri.
Dünya’da kalkınmakta olan ülke sayısı 48 olarak ifade edilmektedir.
Ama bunların içinde en riskli olanlar sırasıyla; Meksika, Güney Afrika, Brezilya ve Türkiye’dir.
Neden mi?
Adenauer (Ki, Prof. Cihad Baban, Adenauer hakkında önce Ulus Gazetesi’nde bir dizi yazı olarak yazmış ve daha sonra kitap olarak yayımlamıştır.) Almanya Başbakanı olduğu zaman kendine; bağımsızlık istiyorsunuz. Bu günkü kıt olanaklarınızla neyinize güveniyorsunuz? Şeklindeki soruya verdiği şu cevap manidardır:
-Evet, durumumuz belli, hiçbir şeyimiz yok. Fakat çok önemli bir şeyi unutuyorsunuz. Bizim Bach’ımız var, Mozart’ımız var, Beethoven’imiz var, Wagner’imiz var. Onlara güveniyoruz, diyor. (Atatürkçü olmak. Ceyhun Atuf Kansu. Varlık Yayını. S:128-129. 1980. İstanbul)
Bu dönem Almanya’da Hitler nedeniyle taş taş üzerinde bırakılmadığı ve ardından da parçalandığı zamandır.
“… Dinlerin hepsinde bu mezhep bölünmesi niye bu kadar çoktur acaba.
Voltaire’de cevabını buluyoruz bu sorunun. İki ciltlik Felsefe Sözlüğü’nün ‘secte – mezhep’ maddesinde şöyle der: Her mezhep şüphe ile yanılgının birleşimidir. Geometride mezhep yoktur. Gerçek apaçık ise, bölünmeler, hizipleşmeler olanaksızdır. Gün ortasında hava aydınlık mıdır diye tartışılmamıştır hiçbir zaman.
Hangi Nas’da birleşmiştir bütün insanlar? Bir Tanrı’ya tapınmada ve doğrulukta. ‘Bir Tanrı vardır, insan adil olmalıdır’. Budur işte bütün insanlarca her çağda kurulmuş olan evrensel din.
Bütün insanların üzerinde birleştiği nokta doğrudur öyle ise, insanları birbirinden ayıran sistem ise yanlıştır.
Voltaire, ‘gerçek apaçık ise bölünmeler hizipleşmeler olanaksızdır.’ Diyor. Kendisinden yüz yıl sonra gelen Ernest Renan (Ki söz üstadıdır) da aynı kanıdadır. Ona göre de: ‘Tamamen emin olunmayan şeyler üzerinde kavga çıkar.’
Bu nedenle Türk halkı yönünü çok iyi belirlemelidir.
Hatta; “Rahmetli Sakallı Celâl’in (Aynı adla ‘Rizeli’dir’ aynı adla kitabı piyasadadır.) kulaktan duyduğum bir benzetişini anayım burada: Türkiye doğuya doğru yol alan bir gemidir. İçinde batıya doğru koşan bazı insanlar vardır.” Diye günümüz Türkiyesi’ni tasvir etmektedir. (Atatürkçülüğün İlkeleri. İhsan Akay. Varlık Yayını: s:26-29. 1973. İstanbul.
Yani diyor ki; “Vaziyet kel, acele gel.”