SADAKATLER MENFAATLERİ İLE DOĞRU ORANTILI- Mesut İlhan

Mahmutlar nalı çıkmış kırat gibi aksamaya başladı her yönden. Çünkü Mahmutlar’ın her köşesinde halkımızın kötü gidişattan, “şehrimeni sorumlu” sözünün ne kadar doğru olduğunu her gün yaşadığımız örneklerle görüyoruz…
Menfaat çetesi sardı her yanımızı. Beldedeki birçok kişinin sadakatleri menfaatleri ile doğru orantılı olduğu gün gibi aşikâr. “Soygun var” diye feryat eden bir gazeteci oldum, isyan ettim aylarca ama sağcısı, solcusu ve yağcısı bu feryadımı duymak istemedi maalesef.
Başkan Ali Çelik ile meclis üyelerinin arasındaki ayrı görüşlülük damgasını vuruyor kamuoyuna 2 aydır. Halkın ‘haklı olan kim?’ sorusuna cevap olarak, “4 meclis üyesi haksız olamaz” demesi Ali Çelik’in bu durumda haksız olabileceği görüşünde birleşiyorlar…
Geçen hafta başkan Ali Çelik ile görüştüm. Başkana, “İbrahim Sayar’a yapılan tehdit için ne söylemek istersiniz?” dedim. Çelik, “Ne tehdidi yahu. Ben mi tehdit ettirmişim. İbrahim Sayar’ı dövmek istesem gücüm kuvvetim yerinde. Ben kendim döverim” dedi.
 Çelik hala dövmekle meşgul maalesef.
Oysa Ali Çelik’ten şöyle bir cevap beklerdim, “Bu tehdidi kim yapmışsa karşısında beni bulur. Benim belediye meclis üyemin kılına zarar gelirse, kendime yapmış sayarım. Böyle bir girişimi kim yapmışsa en ağır dille kınıyorum” demesi gerekirdi.
İbrahim Sayar kendisine yapılan tehdit sonrası Başkan Ali Çelik’i telefonla aramış, “Başkan beni dövmekle tehdit ettiler. “Emir yüksek yerden geldi” diyorlarmış. Sen mi tehdit ettirdin?” sorusuna Çelik, “Dövmek istesem ben döverim” cevabını vermiş Sayar’a. Oysa Ali Çelik, İbrahim Sayar’a, “Seni kim tehdit etti? Kim tehdit ettiyse çağırayım. Soralım öğrenelim veya şikayetçi olalım. Yargı yoluna gidelim” deseydi. İbocan’ın gönlünü almaz mıydı?
Maalesef iletişim eksikliği Mahmutlar’a yapılması gereken yatırımları da hep geride bırakıyor. Oysa belediye başkanı, meclis üyesine yapılan bir tehdidi en ciddi bir şekilde ele almalı. Beldesindeki bu tür aşağılık girişimlere hiç müsaade etmemeli. Tehdit, baskı ve şantaj gibi ahlak dışı girişimlerden uzak tutmak için makamını kullanmalı ve beldenin huzur ve refahı için düğ-meye basmalı diyorum.
Maalesef beldede doğru yanlış onlarca önemli iddialar yer alıyor. Bilmem kim falanın inşaatında taşeronculuk yapıyormuş! Falan birim amirinin imzası ve kaşesi sahte kişiler tarafından kullanılmış! Falan kişi kendi menfaati için mecliste şu kararı aldırmış! Falan inşaatın yıkım emri uygulanmıyormuş, mış mış, muş muş…
İşte tüm bunlar Mahmutlar’ın önünün tıkanması için bir neden. Kim Mahmutlar’ı kendi menfaati için kullanıyorsa ortaya açıkça atmalı. Hukuki yollara başvurarak, Mahmutlar’ın sırtından rant elde etmek isteyen kim varsa kamuoyuna duyurmalıdır. Siyaset, topluma hizmet etme sanatıdır. Toplumu sömürme sanatı değildir. Meclis üyeleri atmış olduğu her imzadan sorumludur. Halkımızın huzurunu bozacak tüm girişimlerden uzak duracak ve huzuru bozmaya çalışanların karşısında siper olmalıdır. Meclisin koltukları menfaat sağlama yeri değildir. Korkulacak yer de değildir. Eğer korkan, çekinen meclis üyeleri varsa bir an önce istifa ederek, erdemli bir kişi olduğunu göstermelidir.
Meclis üyeleri oturdukları koltuklardan güç almamalıdır. Güçlerini o koltuğa vermelidir ki Mahmutlar menfaatine katkısı olsun.
Belediye’ye kesilen faturaların tek tek inceleneceğini duyuyorum. Öyle de olmalıdır. Mahmutlar Belediyesi Ali Baba’nın çiftliği değildir. Bol keseden dağıtanlar o hakkın içinde tüyü bitmemiş yetimin de hakkı olduğunu bilmelidirler.
Beş vakit namaz kılmakla ibadet yapıldığını sananlar içindir bu sözüm. Halkın malını, canını koruyamazsan, kıldığın namaz nafiledir. Bulunmuş olduğun makamın koltuğunu çalma, çarpma ve ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyerek görmemezlikten gelirsen, anandan emdiğin sütün burnundan geleceğini hiç unutmamalısın. Kendilerini bu yazdıklarımın dışında tutanları tebrik ediyorum. Mahmutlarlılar sizlere her zaman minnettar kalacaklardır…
Hoşça kalın, Mahmutlarlıca kalın.