OSMANLILARDA TÜRKLÜK KAVRAMI
Her çarşamba günü özel bir TV kanalında “Muhteşem Yüzyıl” adı altında gösterilen TV dizisinde o dönemde Topkapı Sarayında yaşanan olaylar dramatize edilerek gösteriliyor. Bu program belki izleyenleri etki altında bırakabilir. Daha doğrusu Viyana kapılarına kadar dayanan Osmanlıları özlemle ananlar da olabilir. Ancak bu devirde yaşayan halkın durumunun muhteşem olmadığını da tarih kitapları yazar. Bu konuda araştırma yapan gazeteci-yazar Ozdemir İnce’nin 21 Ocak 2011 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanan “Muhteşem Sefalet” adlı makalesi de konuya ışık tutuyordu. Bu makalede Kanuni Sultan Süleyman’nın kendisi belki “muhteşem” idi ama devr-i saltanatı tam anlamıyla bir sefaletti. Ozellikle Anadolu halkının sefil olduğunu ve yiyecek bulmak icin kırlarda bile ot yediğini açıklıyordu. Bu konuları inceleyenler XVI. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun nasıl çöküşe geçtiğini hemen anlarlar. Osmanlılar halkın sefalet olan bu durumu ile hiç ilgilenmedikleri gibi kendilerini de hiçbir zaman Türk olarak gömemişlerdi. Hatta Türklere “Etrak-ı bi idrak” (idraksız Türkler) dedikleri, yabancı kökenli tebaasını Türklere yeğ tuttukları, binlerce yıllık “Türk kimliğini” yok sayarak düzmece Osmanlı kimliğini yaratmaya çalışmışlardır. Ancak teokratik düzen ve monarşi ile yönetilen bu imparatorluk, bu konuda başarılı olamamış ve tarih sahnesinden silinmiştir. Osmanlı devletini Fatih Sultan Mehmet döneminden başlamak kaydıyla sonradan müslüman olan devşirme kişiler yönetiyordu. Bu yöneticileri destekleyenlerden padişah eşi ve padişah anası olan sultanlar arasında Venedikli Safiye Sultan, Slav asıllı Hürrem Sultan, Rus asıllı Turhan Sultan ile Slav asıllı Kösem Sultanı sayabiliriz. Bu sultanlar dönemlerinde devletin tek egemeni olup hazineyi talan etmişlerdir. Bu devşirmeler hiçbir zaman Türklerin iş başina gelmelerini istememişler ve kendi kökenli olanların çıkarlarını düşünmüşlerdir. Bu konuyu dile getirmekteki amacımız sımsıkı bağlı bulunduğunuz geçmişimizi inkar etmek değildir. Amacımız Osmanlı yönetiminin halkın çıkarları yerine kendi çıkarlarını düşündüğünü ve herşeyden önce Türkün ulusal kimliğini yok etmeğe, yerine düzemece bir Osmanlı kimliğini kabul ettirmeye çalıştığını ancak Türk ulusu bu safsatayı kabul etmediğini açıklamaktı. İşte Atatürk çöken Osmanlı devletinin külleri arasından cumhuriyeti, laikliği ve demokrasiyi savunan bir yönetim modeli kurdu. Burada Atatürk Türk kimliğini ön plana çıkartarak “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü ile Osmanlı kavramına karşı verdiği en özlü yanıtla tarihte yerini alacaktı. Tüm Mahmutlar halkının yeni yılını kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim.