ÖĞRETMEN SİSTEM YETİŞEN NESİL-Rıfat Kıymaz
Bir öğretmen (97) yaşında.(36) yıl öğretmenlik yapmış. Ata’nın öldüğü yıl öğretmen çıkmış. Onlar kendilerine ‘Cumhuriyet’in, Ata’nın öğretmenleriyiz’ diyorlar. Yasaya göre (4) yıldan fazla bir yerde kalmamışlar, tayinlerinin çıktığı köy, kasaba, şehirlerde dolaşmış durmuşlar. Kilimlerin içine yatak yorgan en içe kırılacaklar bir denk, bir kilimin içine giyecek yastıklar onun içine de kırılacaklar etti iki denk, koy at arabasına yallah tren istasyonuna. İki denk yük vagonuna, yolcu biletleri alınır, ipe dizili elmaların, simitlerin, alıçların satıldığı istasyonlar birkaç günde geçilir vazife yerine varılırmış. Bu yaz kış kar yağmur demeden sürüp gitmiş. Gelelim öğretmenlik mesleğine diyor; Bir bilgi sahibi olmak başka, bu bilineni öğretmek başkadır. Öğretmen olmak fedakârlık, özveri gerektirir, bu mesleği ve öğrencini sevecek, saygı duyacaksın, en önemlisi ‘Manda yüreği’ gibi sabrın olacak. İlkokul birinci sınıf çok önemlidir diye devam ediyor, okula başlayan çocuğun (7) yaşından bir gün alması gereklidir zira beyinsel ve bedensel gelişim ancak tamamlanır. Yedi yaş altı ilkokula başlayan çocuk bu nedenler ile yaşam boyu bunun sıkıntılarını çeker, açıklarsak; yaşam mücadelesinde gerektiği gibi hızlı olamaz, kavrama yavaşlığı içinde başarılı olması zorlaşır. Birinci sınıf Ana Kucağından okul yaşamına geçiştir, çocuk zorlanır, bu geçiş devresini rahat ve sorunsuz geçirmek için ilk bir ayı oyun, hikâye, fıkralar ile geçirirdim, böylece toplumsal yaşamada alışırlardı. Çocuk rahatlayınca okuma yazmaya da kolayca geçer. Bazılarında kavrama ve hareket yavaşlılığı olur, bu ya doğuştandır, ya da aile içi sorunlardan kaynaklanır. Öyle durumlarda onlar ile özel olarak ilgilenir, evlerine gider sorunu çözmeye çalışırdım. Her insanın öğrenme süreci farklıdır, kimi bir, kimi beş anlatımda öğrenir. Bunun için bir ‘ders akış planı’ uygulanması şarttır. Bütün bunların üstüne birde Eğitim Bakanlığının size uygulanması için zorunlu tuttuğu bir programı vardır ki buna uymak içinde ayrı bir çaba sarf eder iyice yorulursunuz, Ama onların başarılarını görüp de, elinizi, yüzünüzü öpüp sevgiyle içten kucaklamaları yok mu işte o zaman bütün yorgunluk ve sıkıntılar birden yok olur, bence bu dünyanın en güzel mutluluklarından biridir. Hele, hele yıllar sonra arayıp sormaları bana ayrı bir mutluluk veriyor. Bir önemli konuda insanın ‘dikkatini verme sürecidir’.Bu süreç çocukta on, on iki, yetişkinde yaklaşık yirmi dakikadır. Konuyu anlatımda bu süreyi aşarsanız sözleriniz duvara çarpmış gibi beyinden geri döner, kafa almaz. Bunun için araya bir fıkra, değişik bir konu girerek rahatlatıcı bir süreç verilmelidir. Öğrencilerin içinde bulundukları yaşta önemlidir. O yaşın Psikolojisini iyi bilmek, sorunları konuşarak, şiddet ve öfke sınırlarını zorlamadan çözmeye çalışmak gerekir. Geçen yıllarda bir gazetede okudum, öğretmen olmuş ama bir testi daha vermesi gerekiyormuş, bu desti verememiş, şikâyet ediyor. Testin içeriğini araştırdım,’sınıfta, okulda öğretmen öğrenci arası sorun ve çözümler ile ilgili idi. Test sorularından biri şöyleydi; “Sınıfta öğrencinizin uygunsuz bir davranışını gördünüz ne yaparsınız?” Cevap şıkları ‘a)Yanıma çağırır tokatlarım, b)Kapı yanında tek ayak bekletirim, c)Bağırır, çağırır azarlarım, d)Dersten sonra konuşup sorunu çözelim derim. “Tabii ki (d) şıkkı doğru olanıdır. Şiddet çözüm değildir, Psikolojik sorunları da beraberinde getirir. Okul bitirip, Psikolojik Eğitim almış biri için bu testin geçilmesi zor değildir, geçilemiyorsa onu öğretmenlik yaşamında büyük sorunlar bekliyor demektir.Acaba sistem neden böyle bir teste ihtiyaç duymuştu……!
Gelelim ekonomik sorunlarımıza; Her mesleki çalışmada verimli olmak Ekonomik gelirle de orantılıdır. Geçim sıkıntısı mesleki başarıyı azaltır. Bu gelecek nesli yetiştiren öğretmenlik mesleği için çok daha önemlidir. Öğretmen geçinemez ek işler yaparak (naylon torba v.s.satmak, inşaatlarda, muhasebecilik, simitçilik, pazarcılık, tesisatcılık, elektronik üzerine v.s.)yaşamını sürdürürse bunun getirdiği yorgunluk, stres onun okuldaki başarını etkiler. Benim ilk maaşım (14) lira idi, geçiniyorduk ve itibarımız günümüz dekinden kat, kat üstündü. Sistemin diğer ülkelerden alıp yeterli alt yapı oluşturmadan bizde uygulamaya çalıştığı yenilikler ise bir sürü sorunları da beraberinde getirdi. Örneğin; Fransa’da
Matematikte yeni bir uygulama başlatıldı,birkaç yıl sonra hemen terk edildi zira beyinde çarpık kavram ve düşünme bozukluklarına sebep oluyordu.Yeniliği alan ülkeler bir bir bunu terk etti, biz yıllarca kullandık en son terk ettik……..! Vereceğim şu son örnekle eğitimimiz nerede, nereye götürüyoruz bu nesli daha iyi anlaşılacak. Günlerce kitaplar karıştırılıp, süslü dosya kâğıtlarına el ile itinayla yazılan ev ödevleri şimdilerde bilgisayardan çıkma ile alınıp ad-soyad yazılıp öğretmene veriliyor, ne yazdığı okunmadan. İşte buna uyan en güzel Atasözü
‘BÖYLE SAÇA, BÖYLE TARAK’ kalın sağlıcakla.
Sevgili Öğretmenim, anlayan anladı şu küçücük notlardan neyin ne olduğunu. Benim güzel yurdumun Arif İnsanı da az çok biliyor bunları ama elden ne gelirki. Senin ve bütün öğretmenlerimin ellerinden hürmetle öperim, huzurlu ve sağlıklı yıllara.