1. Haberler
  2. Sudi Çandır
  3. NEREDEN NEREYE

NEREDEN NEREYE

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

sudiCumhuriyetle birlikte hız kazanan aydınlanma dönemine en büyük katkıyı devlet kendi eliyle yapmıştı. Hem sanayide, hem eğitimde, hem sanatta, hem sosyal hayatta ‘Avrupai’ özgürlük anlayışı ülke insanımızın yaşamına giriyordu.
“Avrupa” denince akla ilk gelen sanayi devrimini tamamlamış, tarımda modern yöntemlere yönelmiş ve bilimsel üretime geçmiş bir yapı geliyordu.
Bizler imkânsızlıklardan ve geri kalmışlıklardan dolayı tek öküzün yanında boyundurukla çift sürerken, adamlar traktörün alasını yapıyorlardı.
Tarım o dönemde çok önemliydi, Atatürk Orman Çiftliğinin kurulmasının amacı modern tarım yöntemlerinin deney sahası içindi.
Sonraki yıllarda bu proje hep ihmal edildi.
Aslında tarımı destekleyen tüm kurumlar birer birer kapatıldı.
Şeker fabrikaları, özellikle hayvancılığın yan sanayisiydi.
Her fabrikada “İnek hane” bölümü vardı. Burada damızlık hayvanlar yetiştirilir ve çiftçiye verilirdi. Şeker fabrikasından çıkan küspe ve melas ise besi için en uygun yem olarak kullanılırdı.
Bir saatin çarkları gibi bir birbirini destekleyen bu sistem ince bir zekânın, planlı ve bilinçli bir çalışmanın ürünüydü. “Devlet inek mi besler” diyenler tarafından kapatıldı, kaldı ki şimdilerde şeker fabrikaları da küçüle küçüle yok olma durumuna geldi.
Her fabrikanın lojmanı, sinema ve tiyatro salonları, yine fabrika içinde piknik alanları vardı. Bundan 40 yıl öncesi, şeker fabrikası bulunan bir şehrin kültürüne göz attığımızda farkı bariz şekilde görürdük.
Zile ile Turhal arasında uçurum vardı.
“Paris” benzetmesi yapılırdı Turhal için.
Şimdi modern arabalara biniyor, son model eşyalar kullanıyoruz ama maalesef kültürel bakımdan çok gerilere gittik.
Avrupa ile aramızda ki makas her alanda açılıyor, yüzünü batıya çeviren ülke artık doğunun girdaplarında çırpınır hale gelmiş.
Oysa tarihin tüm sayfalarında “Göçler hep doğudan batıya doğru yapılmıştır” yazardı.
Doğuyu küçük görmek anlamında değil ama gören göz için de kılavuza gerek yok.
Tüm savaşlar, katliamlar, çağ dışı yaşam yöntemleri o bölgede, serbest dolaşım diyoruz ya, bir olsun kimseler kalmaz oralarda.
İnsanlar sadece ekonomik koşullardan dolayı değil ‘özgürlük’ arayışından dolayı da göç ederler.
Ekonomik göçleri durdurmak mümkündür ama kültürel açlığı zor.
Aydınlanmanın önüne bilerek geçen ikbal sahiplerinin tek amacı vardır.
Cahil, aydınlanmamış, sorgulayamayan.
Kendi düşüncelerini değil, kendine dayatılan düşünceleri doğru bilen insanlar isterler, çünkü onları idare etmek kolaydır.
Kısa vadede işe yarıyor gibi görünen bu yöntem, uzun vadede bir ülkeyi her alanda esir eder. Benim gençliğimde onlarca mizah dergisi vardı.
Nice başbakanları karikatürize eder ve sosyal mesajlar verirlerdi.
Şimdi maalesef hepsi birer birer kapatıldı.
Müziği, sanatı, mizahı, sporu ve insan gelişimine katkısı olan entelektüel birikimi teşvik etmezsen, sokakları asık suratlı, yüzü gülmeyen, kavgacı ve hırçın insanlara bırakırsın. Bakmayın o görkemli gökdelenlere, bir taş ev ya da kerpiç ev kadar ruhu yoktur.
Kendi değerlerimizden koptukça, kendi ürünlerimize küstükçe ağzımızın tadı kaçtı.
Bir öğrencinin yerli malı haftasına Doritos ve Pepsi ile gitmesi bizim ayıbımız.
“Devlet inek mi besler” deyip eti Sırplardan almak, Marulu Mursi’den, kuru Fasulyeyi Meksika’dan almak bizim ayıbımız.
Somonu ve samanı aynı ülkeden almak bizim beceriksizliğimiz. “Yerli ve Milli” sözünün siyasetten çıkıp ekonomiye hâkim olmasını hepimiz isterdik.
“Modern dünyadan çok geriye düştük” diyeceğim ama sağ olsun o prof Hz Nuh’u cep telefonuyla buluşturdu da karizmayı çizdirmedik.
 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!