MUTLULUK TAAA KENDİ İÇİMİZDE
Kadın o kadar yorulmuş ki, adeta hayattan bıkmış. Karşıma geçmiş hüngür hüngür ağlıyor. Kalbinin ağrıdığını söylüyor. Kalbi o kadar sızlıyor ki, oradan sızan yaşlar gözlerinden akıyor, oluk oluk..
Diğer taraftan hıçkırarak söyleniyor; “ben bunu hak etmedim, emeğimin karşılığı bu değildi, yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar…”
Anladım ki bir erkeğe söyleniyor, sitem ediyor, arada da ahh edip beddua ediyor.
Bekledim.. dinledim.. dinledim.. dinledim.. bekledim
Kendine geldi. Gözlerini açtı. “Kusura bakma” dedi
Ne kusuruna bakacaktım ki, esas kusur diye gördüğü, hissettiği davranışın kusur olmadığını, esas kusuru aslında kendi kendine nasıl yaptığını gösterecektim.
Anlatmaya başladı; “Ben bekar bir hanımım. Uzun zamandır bir adamı sevdim. Onun için her şey yaptım. Adeta saçımı süpürge ettim. Yıllardır bekledim. Sevdiğim adamın tüm acılarını dinledim. Acıdım! Ben mutlu edeyim istedim. Sonuç ise beni terk etti. Başka birini buldu. Ben onun için evlenmedim, yuva kurmadım. Ne yapacağım şimdi?”
Tekrar hıçkırıklar, ahlar, eyvahlar!!!
Şöyle bi düşündüm. Çoğu kadın ve çoğu erkek aslında ne istediğini bilmiyor. Bilmediği içinde kendine biraz ilgi gösterene kayıp gidiyor. Çünkü kendi içinde sevmenin sevilmenin tanımı yok. Geleni yaşarım durumu, yaşadığının da bilinci yok.
İki taraf karşılıklı tanışıyor, her şey toz pembe. Bir süre sonra bu ihtiyaç bitince, ikinci bölüm olan karşılıklı beklentiler bölümüne geçiliyor; “Bana şunu yapmalısın, günlük aramalısın, sevgini hissettirmelisin, benim istediğim gibi olmalısın..” davranışları takip ediyor. Bunlar da yeterli karşılık görmeyince üçüncü bölüm küsmeler, alınmalar, kaprisler dediğimiz çocuk ve ergen bilinci devreye giriyor. İlişki bu bilinçte devam edince dördüncü bölüm olan ilişkiden soğuma durumu başlıyor. Bir taraf soğuyup kendini kenara çekince, diğer taraf panik yapıyor, korkuyor ve başlıyor acı çekmeye, söylenmeye ve tüm yaptıkları fedakarlıkları ortaya saçmaya.
Oldu mu şimdi her şey yerle bir…
Sevgili güzel bayanlar… sizi en iyi ben anlarım. Canlarım benim, biliyorum aradığımız sevgiyi ailede göremediniz.. Zannettiniz ki o sevgi dışarıda. Peki, soruyorum size, burnunun dibinde bulamadığın sevgiyi dışarıda nereden bulacaksın?
Öğrendiğimiz çok şeyi ya aileden ya da çevreden öğrendik. Bilmediğimiz için de doğru o zannettik. Oysa doğru seni iyi hissettiren, sana iyi gelen, seni güçlendiren, hayata bağlayan şeydir. Yoksa böyle hayattan koparan değildir.
Terkedildiğini, aldatıldığını düşünen tüm kadınlara söylüyorum;
Dışarıda aradığın mutlulukta, dışarıdaki kadar mutlu olursun..
Kendini süpürge edersen süpürge olarak kalır, öyle kullanılırsın..
Sen sevmezsen kendini kim sever ki seni?
Bu arada o ağlayan güzel hanımı mı merak ediyorsunuz?
Şimdi gayet iyi. Süpürge kıvamından çıktı, kendini sevmeyi öğreniyor. Yaşamının hazzını yaşamak ve hissetmek için..