KUYUYA KANAL PROJESİ DÜŞTÜ…-Hasan İlhan
Adamın biri kuyuya bir taş atmış misali, İstanbul’a bir kanal açma projesi ortaya attı…
Bazılarımız “olur mu ya” derken, bazılarımız da bu proje ya da düşünceyi 1994 yılında rahmetli Ecevit dâhil, Osmanlı padişahı zamanından gelen bir süreçten gelmiştir diyenlerimiz oldu.
Ne de olsa kuyuya adeta bir kanal projesi düştü.
Böylelikle çıkmayacağını bile bile bu kervana katılarak kuyunun önce dibine varmaya çabalamanın bile başarı sayılacağı günümüzde ben de gayret etmeye çalışayım dedim.
Baştan kabullenmek lazımdır, bu bir projedir.
Gerçekleşir ya da gerçekleşmez, imkâna dâhildir ya da değildir şeklinde bir karar verebilmek için iki yıllık etüt çalışmasını beklemek lazımdır.
Bu projenin neden ortaya atıldığı ile ilgili çelişkili yorumlar yapılmakta…
Samsun-Ceyhan boru hattına alternatif olarak Rusya tarafından böyle bir talebin yapıldığı iddia olarak ortaya atılmaktadır.
Özellikle imar ve çevreci kuruluşların tamamen karşı çıktığı bu projenin İstanbul ve çevresinde meydana gelmesi beklenilen depreme karşın da alternatif olacağı ve kentsel dönüşümde bartır sisteminin hayata geçirilmesinde kolaylık sağlayacağı da dillendirilmektedir.
Deprem öncesi alınması gereken önlem ve düzenlemelerin hızlanamadığı ve projeye göre açılması düşünülen yeni kanala alternatif olarak hiç gitmeyen güçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmesi düşüncesi de ayrı bir konudur elbette…
Yeri gelmişken yaşanmış ve yaşanacak olan depremlerden ders almayan nadir ülkelerden birisiyizdir herhalde.
Ne diyelim eski bir proje değil belki ama eski bir hayal olabilir. Vizyonu olanlar, hayal gücü olanlar ya da çılgın olanlar zaman zaman tutarlı ya da tutarsız şeylerin peşinde koşabilirler…
Bana hiç mantıksız gelmedi işin doğrusu. İşin içine su, kanal, dere dedin mi, atalarımızın “sen ne yaparsan yap, suyolunu bulur” hesabını ve bir taraftan da takibini dahi yapamadığımız sınırı belli olmayan teknoloji varken insanların karamsar duruma düşüp düşmemesini doğal karşılamak lazımdır.
Seçim de yaklaşmışken…
Bazılarımız çılgın, bazılarımız da aklı başına yeni gelenlerden olabiliriz…
Bırakın o zaman herkes kendi kafasına göre hesap, kendine ve aklına uygun da projelerini, yapacaklarını anlatabilsin…
İstanbul’un ilk köprüsü olan asma köprüyü yapalım mı, yapmayalım mı derken köprü isteyenler ve köprü istemeyenler şeklinde kutuplaşma yaşandığını duyarız.
Buna benzer köprünün özelleşmesi yani satılması konusu da 83’lerde siyasi tartışma malzemesi olmuştu.
Su kanallarının bazıları insanları ayırdığı, bazılarını da birleştirdiğini düşünebilirsiniz elbette…
Ancak bütün dere ve kanalların üstüne kurulacak köprülerin herkesin buluşmasına vesile olduğunu unutmamak gerekir.
Olmayan dereye ve kanala hele bir de İstanbul boğazına köprüler yapmak varken…
Bu boğaz da yetmez yeni kanal bile yapma gücümüz, müteahhitlik hizmetimiz varken…
Tartışmak, yeni fikirler üretmenin her zaman yanında oldum. Olanlar da çoktur, ancak geleceği ve güveni bir kenara bırakmadan, sadece rant hesabı yapmamak şartıyla, evet.
Doğa, çevre mi dediniz?
Gönül köprülerimiz varken, evvel Allah her şeyin üstesinden geliriz…
Sevgiyle Kalın, Hoşça Kalın.