KAĞNILAR VE ÖKÜZLER-Sudi Çandır

  “Sivas yollarında geceleri Katar, katar kağnılar gider”
Diyor sevgili şairimiz Cahit Külebi. Merhum şairimizle aynı topraklarda doğmuş olmaktan dolayı ayrıca mutluyum.
    Ne demişti sevgili şairim? “Sivas yollarında geceleri, katar, katar kağnılar gider”
İki tekerlekli, tekerlekleri tek parça, dingili tekerlekle birlikte dönen öküz arabasıdır kağnı.
(Düz mantık demek, tekerlekler birbirinden bağımsız olmadığından dolayı iç ve dış yol eşitsizliğinde devrilebilir)
Kağnının iki tekerleğini birbirine bağlayan ve onlarla birlikte dönen, baltayla kabaca yontulmuş kütüğün ismi kağnı mazısıdır.(kabaca oyulmuş kütük)
Çift süren veya arabaya koşulan hayvanların birlikte yürümelerini sağlamak için boyunlarına geçirilen bir tür ağaç çemberin adı ise boyunduruktur ( Ekip çalışması)
                                               SESLER
  Gecenin karanlığını yırtarcasına bağırıyordu. Kan uykumuzdan bizi uyandıran ses, en yakın kantara şeker pancarı taşıyan kağnıdan geliyordu.
   Meşe ağacından oyulmuş tekerleklerine demir çember geçirilmiş. Düz bir dingille ana gövdeye sabitlenmiş ilkel bir taşıma aracı.
    Yaklaşık üç dört ay, şeker pancarı hasadı bitene dek o seslerle uyanırdık.
Bilmezdim, bilemezdim ki o sesin sebebini, sadece üzülürdüm ne çok acı çekiyor zavallı diye.
    Sivas yollarında kağnılar gider..Üstat şairden!
    Kağnıyı öküz çekerde, kağnı inler… Benden.
Bu Dünya maalesef böyle, çalışanın ezilenin, iş yapanın, yorulanın hiç mi hiç sesi çıkmaz.
Ya da sesi çıkarda kağnı pozisyonunda olanın martavalı onu bastırır.
     Tekel işçileri bağırır: Sustururlar
      Çiftçi bağırır, emekli bağırır, işsiz bağırır,: Sustururlar!…
                                               SEVİYE
Kişinin toplumsal yaşamındaki yerinin ölçümüdür.
Yeni Dünya gerçeğindeki seviye ölçme kriteri; Para + siyasi Güç= hükmetme şeklindedir.
Oysa hayatın insan olmanın verdiği değerleri taşıyan tam demokrat toplumlarda bu denklem başka şekildedir; Eğitim+kalite= yönetme yetisi….
Bilmeyenlerin bilenleri yönetmeye kalktıkları toplumun kabile yaşamından öte yana geçmeleri mümkün değildir.
   Sırıtmakla gülümsemek arasındaki eylemi ayırt edemeyenlerin göz pınarlarından sadece öfke ve kin akar, zira gözyaşı çok insani bir değerdir.
Ezen, ya da ezmeye programlanan insanın çocukluğunda veya hatıralarında büyük bir ezilmişlik vardır. Adam yerine konulmama gerçeği vardır.
Despotluğun altından asla cesaret çıkmaz. Acımasızlığın içindende merhamet ve inanç çıkması mümkün değildir.
Maalesef her yanımız hepimizin bir yanı bu tip insancıklarla doludur. Bir süre bağırırlar, öküzü susturmaya çalışırlar. Oysa Öküzü (Üretkenlik anlamında )olmayan kağnıyı bekleyen tek gerçeğin ateş olduğunu bilemezler.
Mutlu haftalar diliyorum.

Exit mobile version