İSLAMIN ÖĞRETMENE VERDİĞİ DEĞER-Nazif Fethi Yalçınkaya
Yüce Allah insanı, eğitilmeye en müsait varlık olarak yaratmıştır. İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem’e bütün isimleri (kelime ve dilleri) bildirmiş, kalem ile yazmayı da, O öğretmiştir. Sevgili Peygamberimiz (sav) de, “Ben öğretmen olarak gönderildim.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 328) buyurarak, bu mesleği kutsallaştırmıştır. Yine kendisine gıbta edilecek, imrenilecek iki sınıftan birinin “Allah’ın kendisine vermiş olduğu ilim ve hikmetle hükmeden ve onu halka öğreten kimseler” (Riyazüs-Salihîn C:2 Shf: 2) olduğunu bize haber vermiştir.
Bebeklikten itibaren insana ilk bilgileri öğreten anne babalar ile, cemaate vaaz, hutbe ve yaz kurslarında dinî bilgiler veren hocalar da, bir nevi öğretmendirler. Eğitim konusunda öğretmen, ebeveyn ve cami görevlileri birbiriyle irtibatlı olmalıdırlar. Zaten halkımız öğretmenleri ve din adamlarını, “Hoca” ismi altında birleştirmişlerdir. Bu birlikteliği sürdürmek büyük önem taşımaktadır. Cenâb-ı Allah, “Mü’minler! Kendinizi ve aile fertlerinizi, ateşten koruyun….” (Tahrim suresi, 66/6.) buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz, hayırlı evladın kıyamete kadar sevap kazandıran bir vakıf hükmünde olduğunu bildirmiştir. Hz. Ali de çocuklarımızı çağın şartlarına göre yetiştirme hedefini göstermiştir.
Eğitim ve öğretime en uygun canlı, insandır. Ama eğitimi zor olan ve en uzun süren de gene insandır. Atalarımızın “insan yetiştirme sanatı” diye tarif ettikleri öğretmenliğin, çok zor bir meslek olduğu aşikardır. Bir kuyumcu eline aldığı altın bir külçeyi nasıl zarif bir takı haline getiriyorsa öğretmenlerde kendilerine emanet edilen öğrencileri; kendilerine, ailelerine, ülkelerine hatta tüm insanlığa faydalı olabilecek şekilde yetiştirmeye gayret ederler. “…..Ben öğretmen olarak gönderildim.” buyurarak öğretmenlik yönünü öne çıkaran Peygamberimizin eğitimdeki mirasçısı olan herkeste, O’ndan izler bulunmalıdır. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm onu bize “en güzel örnek” olarak göstermiştir. Peygamber efendimiz güzel ahlâklı ve güler yüzlü idi. Doğru, çalışkan ve merhametliydi. Sevgi ve hoşgörü sahibi, hem de kolaylaştırıcıydı. Disiplinliydi ama kimseyi incitmemişti. Hz. Peygamber, bu metotlarla başarılı olmuştur. Bu güzel hasletlere sahip olanlar da, zor ve çile dolu bu meslekte, mutlaka başarılı olacaklardır. Bizler de: “Bana bir harf öğretenin hizmetçisi olurum.” diyen Hz. Ali’nin anlayışıyla, öğretmenlerimize sahip çıkmalı, eli öpülesi hocalarımıza her türlü desteği vermeliyiz. Yüce Allah: “Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer suresi, 39/9) buyurmaktadır. Burada ilim sahibi olan insanların en önemli özelliği olan Yaratanı bilme özelliği zikredilmiş, bilgili olanların bilgili olmayanlardan üstünlüğü vurgulanmıştır. Bu sebeple davranış ve uygulama planında olumlu sonuçlar doğurmayan veya kötülüklere alet edilen bilgi, kıymeti bilinmemiş, şükrü yerine getirilmemiş bir nimet olup, ayrıca bilgiyi bilene de sorumluluk gerektirmektedir. Peygamberimiz(s.a.v.) de “Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen yahut da bunları seven ol. Beşinci gruptan olma, yoksa helak olursun.” (Keşfülhafa,1/175) buyurarak öğretmenleri sevmemizi istemiştir.