İÇKİ VE YASAKLARI- Tacettin Balcıoğlu
Sayın okurlarımız, günün ağırlıklı konularından biri de,
21. yüzyılda bu tür içki yasakları sıkıcı olması kabul görür diyorum. Fakat, basından da anlaşıldığı gibi, içki içme (Rakı-şarap) sınırı 24 yaşlara getiriliyor. Halbuki 18 yaşında bir insan (kadın-erkek) reşit sayılıyor. 18 yaşında oy kullana biliyor, askere alınıyor, 19 yaşında eline silah verip, al kullan denilip ruhsatı veriliyor, 18 yaşında iş yeri açılıyor. Avrupa ülkelerinde içki sınırının 18 yaş kabullenildiğini görüyoruz. (basından) içki, M.Ö. 1000 yıllarında Çin’liler pirinç, darıdan ÇU adını verdikleri bir içki olarak kullandıklarını, içtiklerini, Orta Asya Türkleri nin de kısrak sütünden yaptıklarını ‘’ Kırmızı ‘’ı ve M.Ö.500 yıllarındaki varlığını ve bugün de KIRMIZI’ ı Bir içki olarak kullanıldığını, içildiğini biliyoruz. İçki, bizde genelde tatlı meyvaları mayalanmasından veya damıtılmasından elde edilerek şarap (rakı) adı altında üretildiği, satış yapıldığı ve içildiği bilinmektedir. Osmanlı topraklarında ilk şarap, Yunan’lılar tarafından İstanbul merkezine getirilerek satıldığı ve insanları içkiye başlatılmış olduğu görülür. Bizde rakı, Rus’larda votka, Yunan’lılarda sakız (uzo) rakısı, Fransa’da, dünyaca tanınmış (Bordeaux) şarapları kaliteleriyle, dünya insanlarına tanıtılmıştır. Memleketimizde damıtılarak imal edilen rakı, İstanbul – Beykoz Tekel İçki fabrikasından iç piyasaya, avrupa’ya ve bilhassa Avrupa’da yaşıyan Vatandaşlarımıza ihtiyaç edilerek memleketimize döviz girdisi sağlamaktadır. Rakı yurdumuzda çok sevildiği, sevilerek içindiği , hatta bunun için şiir, türküler düzenlediği de unutulmamalıdır. Fransız yazar; ‘’ Balzak. GORYO BABA adlı eserinde’’ Her şeyin en mükemmeli, Vasattır’’ Bu nedenle, İrademizi buna göre kullanmalıyız.
ŞAHİTİ OLDUĞUM
Bir konuyu anlatmak isterim
Bilecik-Gölpazarı, doğduğum, büyüdüğüm yer, geniş tabak gibi ovanın sırtında, kayalıklara yaslanmış 700-800 metre kadar rakımlı toprağım, küçükcük memleketim. Kasabamızın tanınmış çiftçilerinden rahmetli Gafur emmibiz, o günün güzel at’larından olan ARAP atı, dediğimiz sevimli ve asil atı kendisi gibi şaraba alıştırmış. Gölpazar’ına bağlı Bedi (üzümlü) ve belen köylerinde üretilen ve şarapçılıkla geçimizi sağlayan bu köy, beylerce, razakı tipi üzüm yetiştirirler. Hayatları bu üzüme bağlıdır. Köyün şarap’ı ağaç fıçıları, sünnet ve damat düğünlerinde misafirlere bol, bol ikram edilir.
Bir gün Gafur emmi, çok sarhoş olduğu halde kendisi gibi alıştırdığı sarhoş yaptığı Arap atı üzerinde, taş döşeli kaldırımlar üzerinde atı’nın nallarından çıkan ritimli ses, inanınız insanı büyülüyordu. Gafur emmi, atı üzerinde sağa, sola yalpa yaparken at da, gelişi güzel sallanarak ancak yürüyebiliyordu. Tıpkı Sirk’lerdeki atların danslarına benzer gibiydiler. Emmimizin ve asil atımızı hallerini gülerek, severek zevkle izlemiştik.