HAYDİ, SİZDE İSTANBUL’A
Bugüne kadar onlarca defa İstanbul’a gittim iş icabı. Fuar ve iş toplantıları bahanesiyle İstanbul’u gezdim sanıyordum. Oysa ben İstanbul’u hiç tanımamışım bugüne kadar. Geçen hafta Mahmutlar’da merkezi bulunan Cantier Tour ile İstanbul turuna katıldım. Böyle tatlı bir yorgunluk hiçbir zaman yaşamadım, yoruldum ama tat aldım.
Bir gurup ile katıldığım turda yeni arkadaşlıklar ve dostluklar edindim yerli, yabancı.
Sabah beni evimin önünden bir servis aracı aldı ve Gazipaşa havalimanına götürdü. Gazipaşa havalimanı bana birkaç adım ilerdeymiş gibi geldi. Yıllarca Antalya Havalimanı yolunda ne eziyetler çektiğim geldi aklıma. Bu havalimanını birkaç adım ötemize yapanlardan, akıl edenlerden Allah razı olsun…
İstanbul’daydık 55 dakika sonra havalimanında rehberler karşıladı bizi, yine bir otobüs ile Çamlıca Tepesine çıktık, sabah poğaçasını çayla boğaza karşı ağıza götürmenin tadına vardık. Daha sonra Eminönü’ne, Mısır Çarşısı ve Kapalı Çarşı gezileri.
Eminönü’nde ekmek arası balık keyfinden sonra bir yatla, boğaz turu attık. Tarihi Galata köprüsünün altından kıyıdaki Saraylar, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Boğaz köprüsünün altından geçtik. Bu iki köprünün üstünden defalarca geçtim ama altından geçmek hiç nasip olmamıştı. Kız kulesine ulaştık. Hep rıhtımdan ya da resimlerden görmüştüm. Bu gizemli güzelliği.
Kız kulesi manzaralı yatımızda resimler çektirdik. Kız kulesinin 4 kat olduğuna ilk kez şahit oldum. Resturantlar, cafeler ve tarihi canlandıran eski sanatlar hepsini yaşadım. Yatımızda balık yedik, ben ve guruptakiler hep kendimizi ayrıcalıklı hissettik, Cartier Tour sayesinde. Karaca Ahmet Mezarlığını ziyaret eden arkadaşlarımız oldu. İstanbul’un meşhur, Taksimin yanı başında olan dört yıldızlı bir otelde kaldık. Akşam Taksim Caddesi’nin o büyülü atmosferini yaşadık. Otelde yapılan sabah kahvaltısından sonra Topkapı Sarayı, Ayasofya Cami ve ecdatlarımızın bu ülkeyi nasıl savunduğu Fetih müzesindeki tarihi silah ve edevat sergisini gezdik. Buralarda kesinlikle resim ve kamera çekmek yasak. Niçin yasak pekte anlayamadım ya herkes burada görsün diye koruma amaçlı. Kaşıkçı elmasını hep duyardım ama bu kadar yakın göreceğimi hiç aklıma getirmedim. Saltanat kapısı, Selam kapısı ve Saadet kapısının ardından koskoca tüm iştihamı ile boğaz manzarası karışımına geliyor. İşte o zaman aklına şu cümle geliyor içinden, ‘Ey koca İstanbul, tüm dünyanın gözü var sende’ ama İstanbul’da kimin gözü varsa, bana göre çok haklı. Çünkü benim de kaldı gözüm İstanbul’un bu muhteşem güzelliğinde. Sultan Ahmet Camisinde bazı arkadaşlar ibadetlerini idrak ettiler ve eski At pazarı denilen yerden sonra Yerebatan Sarnıcını gezdik. Artık iyice yorulmuştuk, Form İstanbul isimli bir alışveriş merkezine attık kendimizi. Biraz dinledik, dinlenirken acıkan karnımızla barıştık. Alışverişler yaptık tekrar, çıktık yola. Anadolu’dan Avrupa’ya Boğaz köprüsünden geçmiştik, şimdi de Avrupa’dan Anadolu’ya Fatih Sultan Mehmet köprüsünün üzerinden geçiyorduk, belki abartmıyorum ama bu bir rüya değildi. Kadıköy’de Via Port adlı alışveriş merkezinde hem alışveriş için hem de uçak saatini beklemeye başladık. Saat 20:00’da uçağımız tekrar Gazipaşa Havalimanı’na geldi, güzel ve gerçek bir rüya sona erdi. Şimdi hepinizi İstanbul’a bu anlattıklarımı yaşmaya davet ediyorum. Ondan sonra yorum yapın, ben mi abartmışım, yoksa eksik mi yazmışım. Bu turu organize eden Cartier Tour yetkilileri Hacer ve Kemal Canfedai’ye kucak dolusu teşekkürler. Gruptaki herkes tur dönüşü Canfedai’lere, ‘Çok güzel bir turdu, mutlaka başka turlarda istiyoruz’ demeyi ihmal etmediler. Cartier Tour’a bir kez daha teşekkürler.