HAYDİ GÜZELİM; ŞEKER EZELİM
Millattan önce 510 yılında Pers İmparatoru olan Darius Hindistan’ı işgal eder.
Hindistan’da üretilen ama gerçekte dünyanın çokta tanıdık olmadığı bir tatla tanıştılar. Kamıştan üretilen bu maddenin adı “Şekerdi” Hindistan’dan yola çıkan şeker önce Pers İmparatorluğuna (bugünkü İran ve sınırları Mısır’dan Avrupa’ya kadar uzanıyordu) ardından haçlı seferleriyle tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
Mesela İngiltere’nin şekerle ilk tanışması 1099 yılında olmuştur.
Ancak o kadar değerli ve pahalıdır ki bir İngiliz işçinin 1 kilo şeker alabilmesi için bir aylık maaşını gözden çıkarması gerekmektedir.
Şeker 13-15 yüzyılları arasında tıbbi malzeme olarak bile kullanıldı, hasta ve zayıf düşenlere enerji amaçlı veriliyordu.
Şeker pancarını ilk keşfeden Almanlar olmuştur ancak şeker kamışına göre çok daha pahalı bir yatırım gerektirdiği için işlenmemiştir.
1800 yılında Napolyon’un savaşı bahane ederek tüm Avrupa’ya şeker ambargosu koymasıyla birlikte, şeker pancarının yıldızı parlıyor.
Achard isimli Alman kendi imkânlarıyla pancardan ürettiği şekeri Alman Kralı Friedrich’e hediye ediyor ve Kralın emriyle ilk şeker fabrikası 1802 yılında Almanya’da kuruluyor.
1382 yılında Sultan Bayezid’in oğlu ile Germiyan Beyi’nin kızı için yapılan düğün merasiminde ortaya saçılan şeker, bizim şekerle ilk tanışmamızın anekdotu olarak gösterilmektedir.
Atalarımız şeker ihtiyaçlarını Mısır ve Kıbrıs’tan karşılamaya başlamışlardır.
Kıbrıs’ın söz verdiği şekeri zamanında teslim etmemiş olması, ileriki yıllarda Kıbrıs’ın fethi için bir sebep sayılmıştır.
Venedik, Avrupa ve sonraki dönemlerde Amerika’dan düzenli olarak şeker ithal edilmiştir. 16 yüzyıla gelindiğinde Osmanlı, Mısır ve Kıbrıs’ı alarak bir anlamda şeker üreticisi oluverdi. Mısır ve Kıbrıs’tan Ankara’ya getirtilen şeker buradan başta Rusya ve diğer ülkelere gönderiliyordu.
Sonraki yıllarda Amerikan şekeri tüm dünyayı etkisi altına aldı çünkü; Akdeniz’de şeker üretimi için tarım yapan çiftçiler pamuk, zeytin ve hayvancılığa yönlendirilmişti…!
Kim tarafından dersiniz?
1700 yıllarıyla birlikte Kıbrıs şeker üretiminde çok gerilere düşüyor çünkü eşkıya baskınları, depremler ve çekirge istilaları peş peşe bu tükenişi tetikliyor.
Neticede Amerika şeker sanayisinde bir numaralı aktör oluyor.
Aslında konu üzerinden şöyle geçip gidecek kadar basit değil, o dönemin şeker ticareti, günümüzün petrol ticareti kadar önemli bir enerji kaynağı olarak görülüyor.
Bu arada topraklarımızda mini şekerhaneler kurulsa da gerekli ham maddenin sağlanamaması sebebiyle başarısız kalınıyor.
Cumhuriyet dönemi: İlk şeker fabrikamız Uşak’ta 1926 yılında kuruluyor.
İmza Atatürk. Sonra diğerleri takip ediyor.
Muammer 1900 yılında İstanbul’da doğmuştu, liseyi Almanya’da bitirdi ve yine aynı ülkede eğitimini tamamlayıp Kimya Mühendisi olarak ülkemize döndü.
Eskişehir Şeker Fabrikasının inşasıyla işe başladı ve tecrübe kazandı.
Atatürk “Turhal’a şeker fabrikası kurulsun emrini” verince Sanayi ve Ticaret bakanı Celal Bayar bu görevi Muammer beye verdi.
Turhal o tarihlerde 4bin nüfuslu bir nahiye.
Ulaşım sıkıntılı, elektrik yok ve birçok zorluklar mevcut.
Fabrikayı kurmak için gelen Alman Mühendisler manzaradan hiç hoşnut olmamışlardı. Muammer bey zeki biriydi, İstanbul’dan bir Alman aşçı getirdi, fabrika inşaatının olduğu bölgeye bir domuz çiftliği kurup her gün onlara ziyafet çektirdi.
Binbir zorluklardan sonra fabrika kuruldu. O küçük nahiye 1944 yılında ilçe oldu. Fabrika büyüdükçe büyüdü – tarımda, hayvancılıkta.
Sonraki yıllarda O fabrikaya ‘Turhal Muammer Taksavul Şeker Fabrikası’ ismi verildi. Bu ve bunun gibi çok büyük zorluklarla yapılan şeker fabrikalarımız satışa (Ardından kapatılacak) çıktı.
Şeker pancarında dünyada en büyük üretime sahip beşinci ülkeyiz ancak şekerimsi gıdada Amerika bir numara.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte elinden kaçırdığı bu pazarı şimdilerde tekrar ele geçiriyor. Tıpkı tütünde olduğu gibi.. Neyse; haydi güzelim, şeker ezelim.