GÜÇLÜ İNSAN ÖFKESİNİ YENENDİR-Nazif Fethi Yalçınkaya
Resulullah (sav) (bir gün): “Siz aranızda kimi pehlivan addedersiniz?” diye sordu Ashab (ra): “Erkeklerin yenmeye muvaffak olamadığı kimseyi!” dediler Resulullah (sav): “Hayır,” dedi, “gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir”
Buyurdu (Müslim, Birr 106, 2608 )
Hadis-i şerif, Kur’an’da müttakilerin özelliklerinden sayılan “öfkeyi yenme” hususuna işaret etmekte ve gerçek gücün, duyguların kabardığı zamanda insanın kendisini kontrol edebilmesi olduğunu bildirmektedir. Cenab-ı Hak takva sahiplerinin özelliklerini sayarken şöyle buyurur: “Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmran, 134.)
Allah Rasulü de bir hadislerinde, “Hiçbir kul, Allah katında, O’nun rızasını gözeterek öfkesini yutmasından daha faziletli bir lokma yutmuş değildir.” buyurmuştur. (Ahmed b. Hanbel, 2, 128.)
Rivayete göre İmam Cafer Sadık ’ın, hizmetini gören kölesi bir gün, içi çorba dolu bir kâseyi yanlışlıkla imamın üzerine devirdi. Üstü başı çorba olan İmam öfke ile kölenin yüzüne bakınca köle, “Efendim, Kur’an’da “öfkelerini yenenler” övülüyor diyerek yukarıdaki ayeti okudu. Bunun üzerine Cafer Sadık, “öfkemi yendim!” dedi. Köle tekrar Kur’an’da “İnsanların kusurlarını bağışlayanlar” da övülüyor diyerek ayetin devamını okudu. İmam Cafer, “Haydi bağışladım seni” dedi. Köle, “Kur’an’da “ Allah, iyilik eden kimseleri sever!” buyruluyor diyerek ayetin son kısmını da okuyunca Cafer Sadık, “Haydi git, artık hürsün, seni Allah için azat ettim.” dedi.
Peygamberimiz, kendisinden tekrar tekrar öğüt isteyen birisine, muhtemelen bu konudaki zaafını dikkate alarak, her defasında, “öfkelenme” diye tavsiyede bulunmuş, kendisinin yanında, birbirlerine hakaret ederek öfkeleri kabaran iki kişiye, “şeytandan Allah’a sığınarak öfkelerini yatıştırabileceklerini” (Buhârî, Edeb, 76.) söyleyerek, kontrol edilemeyen öfkenin şeytanın kontrolüne geçeceğini anlatmak istemiştir. “Öfkeyle kalkan zararla oturur.” diyen atalarımız da, öfkenin ne büyük zararlara yol açtığı gerçeğini dile getirmişlerdir.
Toplumda meydana gelen pek çok üzücü olayın hâkim olunamayan öfke sonucu olduğuna hemen her gün şahit oluyoruz. Basit bir yol verme tartışmasının bile cinayetle sonuçlandığı bir ülkenin insanları olarak, şeytan, öfke silahını kullanarak bizimle oyuncak gibi oynamaktadır. “Keskin sirke küpüne zarar.”atasözünün anlattığı gibi kontrolsüz öfkenin herkesten çok kendimize zarar vereceğini unutmamalıyız. En sakin insanları bile çileden çıkartacak olayların yaşandığı bu stres çağında, öfkemizde mazur görülecek kadar haklı olsak da, Allah ve Rasulü’nün emirlerini dikkate alarak nefsimizi dizginlemeyi başarmalıyız.
Öfkeyi dizginlemenin bazı yollarını sevgili Peygamberimiz bize öğretmiştir. Onun bildirdiğine göre öfkeli insan ayaktaysa oturmalı, oturduğu yerde öfkesi geçmemişse yatmalıdır. Allah Rasulü başka bir hadislerinde de, öfkelenen kimsenin abdest almasını tavsiye etmiştir. (Ebu Davud, Edeb, 3.)Bu konudaki başka bir tavsiyesi de, öfkelenen insanın susmasıdır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1, 239.) Öfkesine hakim olmanın meşhur bir örneği Hz. Ali’ye nispet edilen bir olaydır. Bir savaşta düşmanını alt eden Hz. Ali, tam öldüreceği sırada onun yüzüne tükürmesiyle geri çekilmiş, sebebini soran düşmanına da, “Seni Allah için öldürecektim. Yüzüme tükürünce nefsim ağır bastı ve seni kendi nefsim için öldürmek endişesiyle vazgeçtim.” demiştir.
Alimlerden bir zat bir kişiye öfkelenme diye nasihatta bulununca “Hiddet halinde, insanın iradesi elinde değil ki nefsini zapdedebilsin?” demiş. Alim olan zat da ona: “Niçin bir kimse emri altındakilere hiddetlendiği kadar mevkice kendinden yukarı olan kişilerin önünde hiddetlenmiyor?” Demek ki kişi büyüklerden çekinip sakındığı için huzurlarında öfkelenemiyor. Şu halde iradesi elindedir. Öfkelenmemek gücüne sahiptir”