DIŞ POLİTİKADA NASIL ÇUVALLANIR?
Politika iç ve dış olarak ikiye ayrılır, ülkelerin olduğu gibi bireylerinde iç ve dış politikaları vardır. Ülkemiz politik arenada öteden beri çok renkli olaylara sahne oluyor.
Politikacının sermayesi dil’dir.
İçerde kendi dil’ini, dışarıda onların dil’ini iyi anlayacak ve iyi konuşacaksın ki anlaşabilesin. Biz, anlaşabilme konusunda çok yetenekliyiz, anlamasak bile anlamış gibi yapar durumu idare ederiz.
Aynı fıkrayı; Karadenizliye, Doğuluya, Trakyalıya, Anadoluluya, Egeliye ayrı ayrı anlattır hepsinden de farklı bir keyif alırız..
Şive önemli. Şive kadar önemli olan beden dilidir yani el kol, kaş göz işaretiyle karşıdakine diyeceğini demeden ‘diyebilme’ sanatı.
Hiç unutmam; Almancı bir akrabamız vardı, bizim yöre için çok önemli bir kişiydi çünkü sarışın Alman kadınını ilk o getirmişti bizim diyara.
Helga idi adı, bizde yemekteyiz sofra kurulmuş annem “Hadi canım ye” deyip duruyor ama kadın sadece gülümsüyor.
Ahbabımızın Helga’yla hiç ilgilendiği yok, annem aldı kaşığı eline “Helga” diye seslendi ve kaşıkla öyle bir anlattı ki hala şaşıyorum.
İlk Almancamın temelidir o kaşık.
Sor ki “Kaç kelime biliyorsun?” Birkaç cümle kurabiliyorum ama bırak Almancayı her dilde tüm küfürleri bilirim “Seni seviyorum” demekten daha önemli.
Ülkemize ilk Rus akımının başladığı dönemdi (Rus gazı değil) ve hemen her otelde Rus turistler.
Dört adet nargile alıp koydum o dönem sağdan soldan işi bilen arkadaşlar “Ruslar nargileye bayılır para basarsın” demişlerdi.
Bir gün mekâna geldim, masanın üzerinde 5 adet tabak ve içerisinde 5 elma, etrafında 5 Rus birbirlerine bakıyorlar.
Elemana sordum “Nedir bu elmalar?” “Abi” dedi.
“İçeri girdiler epıl epıl” dediler…!
O az ama öz Rusçamla sordum, “Galiyan tabak” dedi biri, diğeri “Epıl epıl” dedi.
Adamlar elmalı nargile istemişler ama bizim eleman canları elma istiyor sanıp koşmuş manava. Dil çok önemlidir en azından kendini kurtaracak kadar bilmelisin ki hayatın kolaylaşsın.
Bir arkadaşla Tiflis’te restorandayız.
Garson sipariş alıyor.
Domuz eti yememeye niyetliyiz.
Ben “Niyet sivinina” deyip meşhur kaburga kızartmalarını gösterdim menüden.
Arkadaş eliyle işaret edip aynısı anlamında onayladı.
Masada Gürcü şoförümüz var o da yemeğini söyledi ve bir süre sonra siparişlerimiz geldi. Çanakta nefis bir et yemeği koydu garson, Hınkel ve bizim yemekler, Bizim ki elini uzatıp çanaktakinden bir tane aldı, hoşuna gitti bir tane daha derken, şoförümüz mecburen yenisini söyledi.
“Nasıldı?” diye sordum.
“Hayatımda böyle lezzetli et yemedim” dedi.
Güya üstüne basa basa “Aman ha dikkat et domuz eti yemeyelim” demişti.
Dil bilmek önemli az da olsa.
Moskova havalimanındayım, uçağımın kalkmasına 5 saat var ve canım inanılmaz şekilde sigara çekiyor.
Sağa bak, sola bak bir tane Türk yok ki sorayım.
Gittim tuvalete temizlik yapan kadına “Drug” dedim ve o müthiş Rusçamla sigara içme hareketini yaptım.
“Niyet” deyince anladım niyeti olmadığını.
Oysa biliyordum Rusların bize kültürel olarak yakınlığını ve hemen ikinci yolu seçtim.
Reza gibi davranıp cebimden 2 Euro çıkarıp uzattım, sağa sola bakıp aldı eliyle temizlik odasını gösterdi, oturup içtim bir güzel.
Son nefeste “Ey rüşvet senin açmadığın kapı var mı?” diye söylendim.
Bu verdiğim ilk uluslararası rüşvetti ve gücüme gitmişti.
Gelip valizimi emanet ettiğim İsrailli arkadaşın yanına oturdum, kokudan anlamıştı köftehor ve “Sigara mı içtin?” dedi.
“Saklayacak değilim ya “Evet” dedim.
“Bende içmek istiyorum sen nerede içtin?” dedi.
“Beş Euro ödediğimi söyleyince” hemen çıkartıp elime tutuşturdu, birlikte yürüdük ben ona odayı işaret edip ablaya 2 Euro ödedim.
Şu bende ki öngörüye bakar mısınız?
Ta o tarihlerde Kudüs’ün intikamını almışım kendimce.
Onun için dil bilmek ve dış ticareti bilmek eh birazcıkta dış politika bilmek, önemli…