DIŞ BORÇLANMA VE BAĞIMSIZLIK (2)
Yüce Ata’mızın 1922 yılında Dış Borçlanma ve Mali Bağımsızlık konusundaki demeçlerini hep anımsarım.
Ne diyordu Ulu Önder Atatürk? “Şu kadar ki dışarıdan alınan borç paraları, şimdiye değin Babıali’nin yaptığı biçimde ödemeye zorunlu değilmişiz gibi, üretici bir yatırımı dayanmaksızın, boşu boşuna sarf ile tüketerek, devlet borçlarımızın yükünü arttıracak ve mali bağımsızlığımıza tehlike karşısında bırakacak bir uygulamaya kesin olarak karşıyız. Biz, ülkede halkın refah seviyesini yükseltecek bayındırlık ve üretimi arttıracak ve gelir kaynaklarımızı geliştirmeye yararlı olabilecek yönündeki dış borçlanmadan yanayız.”
“Bununla beraber ben yalnız bugün için değil, özellikle gelecek yıllarda devletin, ülkenin refahını sağlamak açısından mali bağımsızlığa çok önem verdiğinden maliyemiz konusundaki görüşlerimi özet olarak belirtmek isterim.
Bugün ki uğraşımızın amacı tam bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık ise ancak Mali bağımsızlık ile gerçekleşebilir. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin yaşantısını sağlayan bütün bölümlerinde bağımsızlık felce uğramış demektir.”
Türkiye Cumhuriyetini yoktan var ederek kuran büyük devlet adamı yüce atamızın dış borçlanma ve bağımsızlık konusundaki görüşlerinin özellikle son yıllarda ileri ülkelerce propaganda yöntemi ile değişen dünya koşulları adı altında 3. Dünya ülkelerine verdikleri kredilerle üretmeden tüketmeyi bu ülkelere benimsetmişlerdir.
Bu konudaki ülkeler arasında yer alan ülkemize ait durumu özetlersek; önceleri hibe sonraları yüksek faizli kredilerin bu ülkelerce verilmesiyle toplumu üretmeden tüketme alışkanlığına sürüklemiş ve buna bağlı olarak ta devlet bütçesinin sürekli açık vermesine neden olmuşlardır.
Artan bütçe açıklarının kapatılması için dış güçlerinde etkisiyle sürekli borçlanmaya gidilerek, ülkemizi dünyanın en borçlu ülkeleri arasına sokmuşlardır.
Bütçe açıklarının kapatılması için bu kez bu ülkelerce İMF devreye sokularak içte talebi kısıp, dış satımı ön plan alarak borcu borçla ödeme esasına dayanan ve ülkemizde özellikle 1980 yılından bu yana büyük umutlarla alınan istikrar önlemleri bize ne kazandırdı? Dış borçlarımız mı azaldı? Üretim mi arttı? İstihdam olanaklar mı yaratıldı? Kapasite kullanım oranları mı yükseldi? Daha önemlisi mutlu ve küçük bir azınlığın dışında halkın refah düzeyi mi arttı?
Bunun gibi onlarca sorular sorulabilir. Yalnız üzerinde durmak istediğimiz konu hangi ülkeler İMF’nin uyguladığı ekonomik istikrar önlemiyle kalkınma düzenine ulaştı?
Buna olumlu yanıt veremeyiz.
Evet, her ülke dışarıya borçlanabilir. Ancak bu borçlanma üretken yatırımlar yerine sürekli açık veren bütçenin kapatılması için kullanılıyorsa bu açık daha da büyüyerek borç alan ülkelerin mali bağımsızlığını tehlikeye sokar.
Ülkemizin son yıllarda daha çağdaş (!) yaşama kavuşturulması savıyla dışarıdan sürekli borç para arayışına giren yöneticilerimize Atatürk’ün 1. İzmir İktisat kongresindeki demeçleriyle birlikte Lord Curzon’un Lozan konferansında İsmet İnönü’ye söylediği ünlü görüşlerini anımsatmak istiyoruz.
Ne diyordu Atatürk? “ Bir yandan içerideki azınlığı kışkırtmakta olan yabancılar, öte yandan baskı ile devlet ulusa karşı yeni ayrıcalıklar alıyorlardı. Bu sürekli baskı altında, zaten kötü duruma düşmüş olan anayurtta ulus devlete verebilecek parayı güçlükle sağlayabiliyordu.
Fakat dışarıdan alınacak borcun koşullarını o kadar fena hazırlıyorlardı ki bazılarını ödemek olanak dışı kalmaya başladı. Ve sonunda bir gün devlete Osmanlı Devleti’nin iflasına karar vererek, (Düyun’u Umumiye) belasını başımıza çöktürdüler.
Peki Lord Curzon İsmet İnönü’ye ne demişti? Aylardan beri müzakere ediyoruz. Arzu ettiklerimizden hiçbirini alamıyoruz. Memnun değiliz sizden. Ama ne reddederseniz cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır. Yarın geleceksiniz bizden yardım isteyeceksiniz, o zaman bu cebime koyduklarımdan her birini birer birer çıkarıp size vereceğiz.
Ülkemizi yöneten yöneticilerimize sormak istiyoruz. Cumhuriyet tarihimizin en ağır ekonomik bunalımının yaşadığı bu ortamda gerek Atatürk’ün gerekse Lord Curzon’un İsmet İnönü’ye söylediği bu demeçleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Atatürk haklı diyorsanız neden gerekli önlemleri almıyorsunuz? Alacağınız radikal önlemler yerine neden günlük ve kısır politik görüşlerinizi egemen medyanın da desteğiyle sürekli gündemde tutuyorsunuz.
Diyebiliriz ki ülkemizin var olan kaynaklarını uzun vadede üretken yatırımlara dönüştürmek ancak Atatürk’ün ilke ve devrimlerini yürekten benimsemiş idealist yöneticilerin iş başına gelmesiyle olasıdır. Yoksa aynı kısır döngü yine devam eder. Başka bir deyişle içte talebi kısıp, dış satıma yönelerek sürekli artan borcu İMF’den alınacak borçla sözüm ona kapata kadar. Ama ne zamana kadar, bu süre belli değil.
Bu makale 21 Mart 2016 tarihli Mahmutlar Post Gazetesi’nde yayımlanmıştı. Konunun önemi nedeniyle tekrar yayımlanmasında fayda görmekteyim.