DEMOKRASİ VE ANAHTAR
Yazının başlığına aldanmayın, süpürge reklamı yapmayacağım.
16 yıllık bir yolculukla ilgili yaşananlara bakarak gelecekle ilgili tespitler yapacağım.
2000 – 2001siyasi manada partilerin ve liderlerin en karmaşık duygularda olduğu yıllar.
Dört parti arasına sıkışan bir türlü vatandaşların istediği atılımları yapamayan bir Türkiye. Avrupa Birliği hayallerine ulaşamamış, Irak’ın işgaline karşı net bir stratejisi olmayan bir iktidar.
Dış baskılarla, iç dinamikler arasına sıkışmış yan yana gelemeyen dört büyük partinin liderleri.
14 Ağustos 2001 tarihine gelindiğinde yeni bir partiyle tanıştı ülke.
“Adalet” diyordu.
“Kalkınma” diyordu.
“Avrupa birliği ve her alanda özgürlük” diyordu.
Ve tüm bunlara gerçekten ihtiyaç vardı.
Siyasetin duayenleri bu yeni partinin çok fazla başarı gösteremeyeceğini söylese de, ben aynı fikirde olmadığımı dile getirir, sokağın ve vatandaşın eğiliminden bahsederdim.
O gün iktidarı elinde tutanlar ve diğer siyasi parti liderleri de çok önemsememiş, iktidarın verdiği sonsuz güçle “Aman bunlardan hiçbir şey olmaz.
Erdoğan muhtar dahi seçilemez” demişlerdi.
Aradan 11 ay geçmişti ki Türkiye MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin şu açıklamasıyla çalkalandı özetle “Türkiye artık dönüşü olmayan bir erken seçim sürecine girmiştir. Türkiye’nin gündemine bilinçli olarak taşınan siyasi belirsizlik ve yönetim boşluğu tartışmaları giderek tırmandırılmış ve ekonomik ve siyasi istikrarı hedefleyen bir kampanya başlatılmıştır.
Bunun amacının da, böyle bir tehdit ve şantaj ortamında Türkiye’de siyaset kurumunu yeniden tanzim etmek olduğu anlaşılmıştır.
Ortak hareket eden bir cephenin bu amaçla sahneye koymaya çalıştığı siyasi senaryolara, milletin hakemliğine gidilerek bir cevap verilmesi artık gerekli ve kaçınılmaz hale gelmiştir” AKP ilk genel seçimde iktidar oldu.
AB ve diğer özgürlük alanlarında yürüttüğü çalışmalar gerçekten takdire şayandı.
Vitrininde; merkez sağdan, soldan ve diğer farklı görüşlerden çok önemli kişiler vardı. Entelektüel birikimi olan değerli bakanlar vardı.
Sonrasında girdiği her seçimi kazanan çok önemli işler de, çok hayati hatalarda yapan bir iktidar olarak bugünlere geldi.
İç politikayı, dış politikayı, komşularımızla diyalogumuzu, Avrupa Birliği hayalimizi, ekonomik verilerimizi sizler değerlendirin.
11 Ekim 2016 Devlet Bahçeli “Türkiye’nin yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı vardır ve sorumluluk hepimizin sırtındadır” diyerek sistem değişikliğinin önünü açtı.
Tüm bu yaşananlardan sonra Türk Siyaseti 3 parti ve 3 liderin arasında sıkışıp kaldı.
Bugün yaşananlar tıpkı 2001 yılında yaşananlarla tıpatıp aynı.
Şimdi bu tıkanan siyaseti açmak için yeni bir parti kuruluyor.
Sokağın dilinin ve vatandaşın eğiliminin önemli olduğunu söylediğim sözleri yineliyorum. Akşener ve arkadaşlarının kuracağı parti önemli.
Nasıl 2002 yılında şans verilmeyen, suçlanan ve “yaşamaz” denilen AKP tüm oyları silip süpürmüşse, şimdide Akşener ve arkadaşlarının kuracağı parti aynı başarıyı gösterecek gibi görünüyor.