ÇOBAN VE SÜRÜ
Geçen hafta medyada çoban felsefesini anlamayan onun psikolojisini yaşamayan insan yönetemez… bende bir çobanım… şeklinde söylenen bazı haberler yayınlandı.
Bu haber bize Osmanlı padişahı Vahdettin’in yaklaşık bir asır önce Ruf Orbay paşaya “bir millet var ki koyun sürüsü, bir çoban lazım o da benim” görüşünü anımsattı.
Bu görüşü daha önce Mahmutlar post gazetesinde “Padişah ve Millet” adı altında yayınlanan bir makalemde dile getirmiştim.
Yinelemekte fayda görmekteyim.
Yaklaşık iki sene önce yayınlanan u makalemde AKP milletvekili sayın Cem Zorlu’nun “bir çobanla başbakan arasında fark yoktur. Biri sürüyü, diğeri halkı yönetiyor” şeklinde söylenen bir ifade yer almıştı.
Ancak Türk milleti asla sürü olmamıştır.
Peki, Atatürk Türk milleti hakkında ne diyordu?
“Ben 1919 senesi mayıs ayı içinde Samsuna çıktığım zaman elimde hiçbir maddi kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete bu Türk milletine güvenerek işe başladım”
“Millet sevgisi kadar büyük sevginin olmadığını ve kendimiz için değil milletimiz için çalışarak başarıya ulaşmalıyız” diyordu.
Üzerinde durmak istediğimiz konuya gelince günümüz siyasetçileri neden çoban ve sürü konusunu ele alıyorlar?
Ya da bir asır önce padişah Vahdettin tarafından söylenen çoban ve sürü konusunu neden dile getiriyorlar?
Yoksa bizi yöneten siyasetçiler Türk toplumunu sürü olarak mı görüyorlar.
Anlamakta zorluk çekmekteyiz.
Yüce Atatürk’ün Türk milleti hakkındaki şu görüşünü her zaman göz önünde bulunduralım.
“Şuna emin olabilirsiniz ki, dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan milletler arasında ruhen demokrat doğan yegane millet Türklerdir.”