CHP NEDEN HEP KAYBEDİYOR?
Bu güne kadar siyasi partilerle ilgili tek satır yazmadım. Zira ne siyasetten ve ne de başka kulvarlarda ikbal peşinde koşmadım. Bir demiryolu emekçisinin 5 çocuğundan birisiyim. Çocukluğumda dinlediğim tek müzik, trenle raylar arasında geçen ahenkli tiki-tak sesleriydi.
Hepimiz Cumhuriyetin okullarında, maaşını devletten alan öğretmenlerin ellerinde okuduk. Rahmetli annemizin bizleri okula hazırlamak için gösterdiği insanüstü gayretin ve fedakârlığın yanı sıra; rahmetli babamızın, demiryolu çalışanlarına verdikleri paltoluk kumaşı satarak okul masraflarımızı karşılamaya çalıştığını unutamam. Bu fedakâr ailenin bizlere bıraktığı tek miras “dürüstlük” oldu. Bugünkü kazanımlarımızı Atatürk, silah arkadaşları ve Cumhuriyet’e borçluyuz. Bu nedenle de dünyanın en zenginiyiz. Başka ikballer ve ter dökülmeden edinilen akçeler bizi bozar.
İşgal güçleri ve içerideki hainlere rağmen yokluklar içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran ve bugün hala O’nun mirasına sahip çıktığını savunan Cumhuriyet Halk Partisi yöneticilerine ve bir kısım sözde Atatürkçülere iki çift laf etmek istiyorum.
Alanya’ya 15 yıl önce geldim. Siyasetle uğraşmasam da; bu güzel ülkeyi yöneten siyasi kurumları elbette ki tanımalıydım. Geldiğim yıl başta Cumhuriyet Halk Partililer olmak üzere siyasetle uğraşanları tanıdım. Diğerlerine yönetim anlayışları nedeniyle bir lafım yok ama “Devlet Kurucu Parti” olması nedeniyle her kademede ve yönetici konumunda olan Cumhuriyet Halk Partililere söyleyecek çok şeyim var.
Birkaç gün önce parti binasına gittiğimde gördüğüm kişilerle, 15 yıl önce tanıdığım yönetici veya müdavimlerinin aynı kişiler olduğunu gördüm. Kapıdan içeri giriyorsunuz karşıda sıra sıra dizilmiş, mahalleden kovulanlar veya misafir gibi oturan, ayaklarının kendilerini parti binasına zor getirdiği yüzlerinden okunan insanlar. Delege seçimleri ile ilgili gittiğim için önceden hazırlanmış ve delege olmak isteyenlerin listesine şöyle bir göz attım. Listelerde gördüğüm isimlerin çoğunun 15 yıl öncede aynı listelerde yer alanlar olduğu görünce içimden avazım çıktığı kadar bağırmak geldi. Sustum ve kendimi dışarı attım.
İçimden, bunlar mı dedim iki ayyaşın marifetlerini halka anlatacak!!!
Bunlar mı, Cumhuriyetin kazanımlarını halka anlatacak!!!
Bunlar mı, Demokrasinin en iyi yönetim şekli olduğunu halka anlatacak!!!
Bunlar mı, ‘dinsiz’ dedikleri Atatürk sayesinde Müslüman vatandaşların özgürce ibadet ettikleri gerçeğini anlatacak!!!
Bunlar mı, kadını her kademede aşağılayanlara karşı, kadın haklarını savunacak!!!
Bunlar mı, eğitim sisteminin çarpıklığını halka anlatacak!!!
Bunlar mı, ülkenin içinde bulunduğu durumu halka anlatacak!!!
Bunlar mı, yerle bir edilen insan haklarını savunacak!!!
Birileri halka yanlışları doğru olarak kabul ettirmeyi başarıyor, siz doğruların doğru olduğunu savunamıyorsunuz.
Kısacası; bana göre bugüne kadar alınan oyları, hiç kimsenin katkısı olmadan tek başına tabelanın aldığı açıkça ortadadır.
Ben de düne kadar Atatürk’ü tanıdığımı sanıyordum. Oysaki; tesadüf eseri izlediğim Araştırmacı Yazar Prof. İlknur Güntürkün KALIPÇI’nın 4 bölümden oluşan ‘ATATÜK KİMDİR?’ konulu konferans videosunu izlediğimde oturduğum yerde kala kaldım. Bir arkadaşıma gidip bu 4 bölümden oluşan ve Youtube da herkesin ulaşabileceği konferansı tek DVD’de toplamasını istedim ve evde defalarca izledim.
Şimdilik son söz olarak; tüm Atatürk’ü sevenler ve O’nu gerçekten anlamak isteyenlere sözünü ettiğim konferansı mutlaka izlemelerini tavsiye ediyorum.
Yazacaklarım bitmedi.
Devamı gelecek haftaya…