CEZAYI BİZ Mİ KESELİM?
“Yine Bir Sızı Var İçimde…”
Geçenlerde görme engelli bir iki arkadaşla felsefe metini çalışmanın inanılmaz keyfi ile musmutlu bir haleti ruhiye ile evin yoluna revan olmuş bir durumdayken, canhıraş bir çığlık ile ister istemez lokantanın bulunduğu yere yöneldim.
Bulunduğum yer Alanya’nın (Alaiye) Mahmutlar Mahallesi, arkadaşlıkların dostlukların şehirlere oranla daha fazla yaşandığı ilişkilerin candan 1.cil nitelikte olduğu belde; bir çok semte göre ben de bu duygu hakimken bir çocuğun birkaç adam tarafından dövülmesini gördüğüm an hakikaten içimde bir sızı oluştu.
İster istemez lokantanın sahipleri ile konuşmaya ihtiyaç duydum. Aslında bu yazıyı yazayım mı, yazmayayım mı diye de düşündüm. Böylesi olumsuz örnekleri aktarmak da ayrıca hüzün veriyor ama bir şekilde böylesi yanlışların da önüne geçmemiz şart.
Kavga dövüş meğersem bir ceza kesme içinmiş.
Bir daha yanlış yapmaması için verilen bir göz dağı kendilerince bir ikaz!
İyi de herkesin bu yöntemi adet edindiğini düşünelim, çuvaldızı kendimize, iğneyi başkasına batırmak gerekmez mi?
Hukuk, adalet, insan hakları gibi soyut kavramlar havada uçuyor gibi, gerçeklik ile hayal aleminde sanki araftayız.
Biz konuşup tartışırken, cezası kesilen çocuk, vın turizm, öyle bir kaçış ki soluğu nerede nasıl aldığını bilmek isterdim.
Aynı şekilde hiçbir çocuğun şiddet görmemesini dilerim.
Sadece çocuklar için değil elbette ki bu dileğim genç, yaşlı, kadın ya da erkek hepimiz için…
Dindarlaşan bir toplum olduğumuzu söyleyen araştırmacılara şu an o kadar çok inanmaya ihtiyacım var ki, sahi biz toplum olarak dindarlaşıyor muyuz yoksa şekilden öte dine yol yok mu; bu zihniyetle?
İngiliz filozofu Thomas Hobbes’un, “İnsan insanın kurdudur” sözü felsefi teorisi gerçek mi oluyor, düşünmeye davetlisiniz.
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim tırnak işaretlerinde yazdığım cümle, eski bir şarkı; düşünürken sizin de hissedeceğiniz bir duygunun diğer adı…