BİLİMSEL ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ-Ender Karaca
Hiç düşündünüz mü? Bizler özellikle çok partili yaşama geçtiğimiz 60 yıldan bu yana bilime ve bilimsel araştırmaya neden gerekli önemi vermedik? Yoksa bilim yerine dogmatik bir kültürü baz alarak mı olayları yorumladık?
Bu şekilde yorumladıysak neden bilimde geri kalıyoruz? Neden inanç kültürünü toplumca her zaman ön plana alıyoruz?
Bu gibi konuların açıklığa kavuşturulması için bilim adamlarımızca yeterli araştırma yapıldı mı? Yapıldıysa bizlerin haberi mi olmadı?
İşte bu günkü makalemde bu konuyu ele alıp incelemeye çalışacağım
Geçenlerde kütüphanem deki kitapları karıştırırken daha önce Cumhuriyet gazetesinde yazdığım bilimsel bir makalemin özünü incelerken Pakistanlı bir bilim adamı olan Pervez Hoodbhoy’un İslam ve Bilim adlı kitabında İslam ülkeleri bilimde neden geri kalıyor? görüşü dikkatimi çekti.
Yazar, İslam ülkelerinin geleneksel eğitimiyle gelişmiş ülkelerin çağcıl eğitimini incelemiş ve karşılaştırmalı olarak aşağıda ki görüşlere yer vermiştir.
Şöyle ki
Geleneksel eğitimde;
-Öteki dünya ya eğilimli olup İslami çerçeve içinde toplumsallaştırmayı amaçladığı… Orta çağdan bu yana eğitimin içeriği ve programlarının değişmediği… Bilginin Tanrı tarafından indirildiği için tartışılamadığı… bilginin Tanrı emrettiği için kazanıldığı… kural ve varsayımları sorgulamanın hoş karşılanmadığı… Öğretim birliğinin temelde otoriter ve ezberin son derece önemli olduğu… Öğrencinin kafa yapısının edilgen ve alıcı olarak görüldüğü… Eğitimin genel nitelikte olduğu ve uzmanlaşmaya gidilmediği;
Çağcıl eğitimde ise
-Kişiler çağcıl eğilimli olup bu eğilim kişiliğindeki gelişmeyi amaçladığı… Eğitim programlarının sürekli değişimi gözeterek güncelleştirildiği… bilginin deneysel ve tümevarım yoluyla üretildiği… bilgiye bir sorun çözücü olarak gerek duyulduğu… Kural ve varsayımların her zaman sorgulandığı… öğretim biçiminin öğrenci katılımını ön gördüğü… anahtar kavramlarının sindirilmesinin önemli ve öğrencinin de kafa yapısının etkin-pozitivist olduğu… eğitimde ileri derecede uzmanlaşmanın var olduğu sonucuna varılmıştır
Yazar eğitimde bilim konusunu ele alarak yaptığı bu değerlendirmede eğitim ve bilimin sürekli olduğunu ve gelişen çağa göre yeni bilgilerin üretilmesine gereksinim duyulduğunu da açıklamıştı.
Bu kez konu üzerinde yaptığımız değerlendirmede, yazarın bu konu hakkındaki görüşlerine katılmamak elde değil Çünkü bizler özellikle son 30 yılda akılla inancı, bilimle dini bir birine karıştırarak yaşadığımız olayları irdelemeye çalışıyoruz.
Şöyle ki; Bir toplumda “Gemisini kurtaran kaptan, kurtaramayan ise inançlarını kuvvetli tutsun“ görüşü o topluma egemen olursa o toplumdan bilimsel araştırmalara gerekli önemin verilmesini bekleyemeyiz.
Örneğin; Avrupa’nın en önemli jeoloji ödülünü geçtiğimiz hafta içinde Almanya da alan Prof. Dr Celal Şengör’ün bir açıklaması son derece önemliydi
Neydi bu açıklama? ‘’Türkiye de bilime ve bilim insanına değer verilmediğini belirterek dünya ikincisi olan basketbol milli takımını Cumhurbaşkanından Başbakana kadara herkes ödüllendirdi. Oysa beni bir kişi bile arayıp tebrik etmedi’’ Şeklindeki açıklaması bilim üzerinde nasıl düşündüğünüzü göstermektedir
Toplumca her zaman üzerinde duracağımız ve Yüce Atamız tarafından söylenene bir tümce var ki onu her zaman rehber edinmeliyiz
‘’Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’’
Unutmayalım bir toplumun gelişmesi ancak ve ancak bilimsel araştırmalara verilen öneme bağlıdır
Ayrıca 87. yılını kutladığımız Cumhuriyet Bayramımız tüm ulusumuza kutlu olsun.