ATATÜRK’ÜN HAYAT FELSEFESİ
Atatürk, hayat felsefesi ile ilgili inancını Romanya Dışişleri Bakanı ile Ankara’da 17 Mart 1937 tarihinde yaptığı konuşmada şöyle açıklıyordu;
“Uluslar gam ve keder bilmemelidirler. Şeflerin görevi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda uluslarına yol göstermektir. Vakit ile kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. Mademki hiç’iz ve sıfıra varacağız, dünyada geçici ömür sırasında neşeye ve mutluluğa yer bulunamaz diyorlardı.”
“Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki, mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız sürece şen ve keyifli olalım.”
“Ben kendi karakterim itibariyle ikinci hayat görüşünü tercih ediyorum; fakat şu kayıtlar içinde;
“Bütün insanlığın varlığını kendi kişiliklerinde gören adamlar mutsuzdurlar. Besbelli ki, o adam birey sıfatıyla yok olacaktır. Herhangi bir kimsenin yaşadıkça sevinçli ve mutlu olması için gereken şey “Kendisi için değil, kendinden sonra gelecekler için çalışmaktır.”
Aklı başında bir adam, ancak bu suretle hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve mutluluk ancak gelecek kuşakların şerefli varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir.
“Bir insan böyle hayret ederken, benden sonra gelecekler için acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi? diye düşünmemelidir. Hatta en mutlu olanlar hizmetlerinin bütün kuşaklarca bilinmemesini tercih edecek karakterde bulunanlardır.”
“Bir adam ki Memleketin ve milletin mutluluğunu düşünmekten ziyade kendini düşünür, o adamın değeri ikinci derecedir. Öz değeri kendine veren ve bağlı olduğu ulusu ve ülkeyi ancak kişiliği ile kaim gören adamlar, ulusların mutluluğuna hizmet etmiş sayılmazlar. Ancak kendinden sonrakilerini düşünebilenler, uluslarını yaşamak ve ilerlemek olanaklarına kavuştururlar. Kendi gidince ilerleme ve hareket durur sanmak gafilliktir. Bencillik, kişisel ulusal ulusun her zaman kötü sayılmalıdır.”
“Konuştuklarından şu sonucu çıkaracağım; elbet kendimiz için bütün gerekli şeyleri düşüneceğiz ve gereğini yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile ilgileneceğiz.”
Atatürk’ün hayat felsefesini pozitivizmin kurucusu Auguste Comte’nin “İlke olarak sevgi, temel olarak düzen, amaç olarak ilerleme” sözüne başvurarak bu filozofun düşünce sistemi ile Atatürk’ün düşünceleri arasında pek çok yakınlık olduğu görülür.
Yüce Atatürk’ün hayat felsefesi hakkındaki bazı görüşlerini dile getirdik.
Bu görüşleri esas alarak bir değerlendirme yaparsak,
Atatürk;
-Gerçekçiydi, olayları ve insanları dileklerini ve düşlerinin açısından değil, oldukları gibi görme gücüne sahipti.
-Akılcıydı, aklın üstüne inanıyor, akılla bağdaşmayan ne idüğü belirsiz buyruklara değer vermiyordu.
-Olgucuydu, olayları tanrısal yada fizik ötesi bir güçle değil, başka olaylarla açıklamadan yanaydı; kafaları dinsel eğitimin değil, pozitif bilimlerin aydınlatacağını ileri sürüyordu.
-İyimserdi, çünkü insana, insandaki cevhere güveni vardı. Her insanın, olduğundan daha iyi olabileceğine inanıyordu.
-Ülkücüydü, ulusun ve bütün insanlığın daha iyiye, daha güzele ilerleyeceğinden umutluydu.
Ulusun temsilcisi olan Atatürk; ömrü boyunca kendisindeki bu eğilimleri milletine aktarmak ve ulusuna yaymak amacını güdüyordu.