ARAPLAR ÇAĞIN NERESİNDE-Rıfat Kıymaz
Onların çağın neresinde olup neresinde olmadığını yazıp çizip anlatmak istemiyorum, sadece oraya gidip görenlerin anlattıklarını olduğu gibi sizlere ileteceğim. Onların ve geri kalmış 3. dünya ülkelerinin ekonomileri, yaşam sorunları, politik idarelerini diğer gelişmiş ülkeler ile karşılaştırırsak her iki taraf içinde ‘acaba bunlar başka dünyalardan gelen yaratıklarımı’ diye düşünmeden edemiyoruz. GLOBAL yani tek bir dünya sistemi için bütün dünya ülkelerinin her yönden az çok aynı hizada olması gerekiyor, yoksa sistemin çalışması mümkün değil. Bunun içinde gelişmiş ülkeler bu geri kalmışları ya döve, döve ya silkeleyerek, ya da ite, kaka çağdaş seviyeye yani o hizaya getirmeye çalışıyor. Son günlerdeki Arap dünyasındaki olayların tek nedeni bu. Temelleri 60’lı yıllarda atılan GLOBAL sistem dünyada önce Basın, Yayın kuruluşlarını aynı çatı altına topladı zira toplumları en çabuk etki altına alan onları yönlendiren en büyük kuvvet idi, sonra ekonomileri, Tarımsal, Hayvansal vs. politikaları ile oynayarak kurulu doğal sistemlerini allak bullak etti ve sonunda insanlar şaşkına döndü, ne yapacaklarını bilemez hale geldiler ve yeter artık demeye başladılar. Anadolu’da da buna benzer bir uygulamayı tavuklara yaparlar, Gurka yani civciv çıkarmak için yumurtaların üstüne yatmayan tavuğun gagasından tutulur döndürülür döne, döne başı dönen tavuk sersemler sonra onu yumurtaların üstüne oturturlar garibim orada otura kalır taki sahibinin isteği olan civcivler yumurtadan çıkıncaya kadar…
Gelelim dostumuzun bir mecliste duyduklarına. Adamın biri 80’li yıllarda bir vesile ile bir Arap ülkesine gider. Neler görmüş, neler duymuş bazılarını kısaca yazalım; Ülkenin bazı bölgelerinde ülke dışından getirtilen işçilere çölde topraklaştırılan sahalarda tarım üretimi yaptırılmaya çalışılıyor, su yerin en az 800 metre altından çıkartılıyor, elde edilen ürünü devlet piyasa fiyatının beş kat üstünden alıp pazara sürdürüyor, pazarda da beş kat altında yani normal fiyatına halka satılıyor, üretime teşvik olsun diye, ülke sıcak bölgede tıpkı bizim Akdeniz bölgesi gibi, bundan dolayı asfalt yol yapımında asfalt sıcakta çabuk eriyip yol bozulmasın diye içine çimento katıyorlar. Uçsuz bucaksız çöllerde yol alırken insanın gözleri kamaşıyor yeşillik bir tek vahalarda, ağaç olarak tek hurma var. Çölde yerleşim yerinden fazla uzaklaşmamakta fayda var zira vahşi çöl köpekleri sizi parçalar. Çölde tozu dumana katarak biri kaçan biri kovalayan iki (4X4) görürseniz bu şudur; bir mutavva (din kuralları koruyucuları) çölde zina yapanları kovalıyor, yakalarsa kelle gider. Yerleşim yerlerinin çoğu modern imar edilmiş, devlet apartman dairelerine de yaşasınlar diye halkına bunları bedava veriyor ama onlar buralara girmiyor, bazıları da birinci kata eşeklerini çıkarıp orada bakıyor. Caddelerdeki oturma bantlarına oturmadıkları için köşelere üç beş kamyon çöl kumu yığılmış kumun üstünde sere serpe oturup yatıyorlar, yiyip içiyorlar, kalkıp gittiklerinde bir bakıyorsun kumun üstüne birde rahatça etmişler….! Din gereği suçların insan bedenindeki uzuvlarının kesilerek cezalandırıldığı meydanlar var. Cezasından dolayı bir yeri kesilecek olan suçlu uyuşturularak bu meydana getiriliyor ve halkın önünde cezası cellât tarafından infaz ediliyor. Örneğin zinada, uyuşturucu kullanımında kafa, hırsızlık da elin biri kesiliyor. Uyuşturucu deyince o ülkeye komşusu bir ülkeden çalışmaya gelenlerin çiğnedikleri ve bundan dolayı uyuşup kaldıkları bir ot var ki bu serbest, ama yanında bir ağrı kesici ile yakalanırsan halin yaman. Kamyonu olanlar bir ticari malı doldurup belirledikleri yerde üç aşağı beş yukarı satabiliyor, aldısı yok, verdisi yok. Pazaryerlerinde ‘kadınlar pazarı’ diye bir bölüm var orada kimi kimsesi olmayan, yaşlanmış, terk edilmiş kısacası mağdur kadınlar önlerine yaydıkları bezin üstünde bir şeyler satmaya çalışırlar. Caddelerdeki dükkânlarda dünyanın her yanından her türlü malı görürsünüz, yok yok. Ezan okunduğunda Mutavvalar ‘SELA, SELA’ diye bağırıp halkı namaza ikaz ederler, geç kalanları uzun sopaları ile kovalayıp yapıştırırlar ras gelen yerlerine. İstediğiniz yere (yabancılar) hop kalkıp gidemezsiniz, izin almanız gerekirki buda herkese zor verilir. Bu konudaki kontrol ve yetki İngiliz firmalarının elinde. Devletin uyguladığı hiçbir şeye itiraz hakkınız yok, konuşamaz, yazamaz. İfade edemezsiniz, kafanız anında kesilir. Buna rağmen düşünen, aralarında konuşup kararlar alan, örgütlenen gruplar bu ülkede de canları pahasına yaşıyorlar, vaktin gelmesini bekliyorlar.
Yazımın başında da dediğim gibi yapılacak değişimler ne getirir, ne götürür bütün bunlara değer mi? Sadece GÖRSEL değişimler insanlığa ileri adımlar için yeterlimi bunun kararını siz okurlarıma bırakıyorum.
Hoşca kalın, sağlıcakla kalın.