AKDENİZ’DE GÜNEŞ, İÇ ANADOLU’DA RÜZGÂR ENERJİSİ
Yurdumun elektrik enerji sorunu yıllardır büyük bir kargaşa ile zaman zamanda içinden çıkılmaz sorunlar yaratarak yuvarlanıp gidiyor. Çeşitli nedenler ile çalıştırılmayan yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın dedikodulu ve gerçekli hikâyeleri içinde geçen yaşamımın elli yılı beni bu konuda da hep üzmüştür.
Son üç yıldır ailemin yaşlıları ile sıcaktan kaçıp Kütahya’nın Ilıcasına gidiyoruz. Bu yazda ordaydık ve sağlık sorunları nedeniyle Haziran- Eylül arası dört ay Eskişehir’e araba ile devamlı gittik geldik.
Eskişehir – Bozüyük sapağından Eskişehir’e döndükten sonra otuz kilometrelik yolun sağı solu ilerisi gerisi dağların eteklerine kadar kilometrelerce uzunluğunda dümdüz ovadır ve sıkı durun, bu ovanın en büyük özelliği on iki ay çok sert rüzgâr almasıdır. Kışın savrulan kardan bu yolu ulaşıma açık tutmak Karayollarını bezdirir. Her gidiş geliş de rüzgârdan savrulan arabanın direksiyonu insanı yorar. Rüzgârın arabanın önünden savurduğu çalı yığınları beni acı acı gülümsetti, zira savrulup giden çalılar değil milyonlarca kilovat elektrik idi. O ovaya kurulacak elektrik üreten rüzgar gülleri Anadolu’nun yarısını besleyecek güçte, biliyorum zira bu konuda dünyanın uzman ülkelerinin adamları ile iki yıl çalıştım. Günün çeşitli saatlerinde her gün o yolu geçtiğim için rüzgar hızını yönünü izleme olanağım oldu. Biliyorum gene politikalar gereği sadece o ovada değil yurdumun daha birçok yerinde bu enerjiyi hayata geçiremeyiz, maya ettiğimiz acı ve sıkıntılarımız ile yaşar gideriz. Beldemin insanına Akdeniz’in güneşinden sağlanacak elektrik enerjisini yazmama hiç gerek yok. Dünyanın en güzel güneş alan bir bölgesindeyiz, uzmanlar okey diyor, Avrupa’nın kuzeyi sayılacak ülkeler bir evin bütün elektrik ihtiyacını güneşten alıyor, fazlasını da devletine parayla satıyor. Fazlada bir şey yazmama gerek yok artık, yurdumun arif insanı gerisini tamamlar, sonucu da biliyor zaten. Napalım hayırlısı neyse o olsun, hoşça kalın, mumsuz kalmayın.