KÜRT İSYANLARINA BAKIŞ (2)
Geçen haftaki makalemde Kürt isyanlarının nedenleri üzerinde kısa bir değerlendirme yapmış ve bu isyanların batılı emperyalist güçlerin desteğiyle çıkarıldığını açıklamıştım.
Verilen bu destek 1920’li yıllarda ne ise 2000’li yıllarda aynı olduğu görülecektir.
Ancak aralarında bir fark var, o da 1920’li yıllarda emperyalist gücün başında İngiltere vardı.
2000’li yıllarda ise bu gücün başında ABD var.
Bunların amacı önce federe sonra da bağımsız bir Kürt devletinin özellikle Güneydoğu Anadolu’da kurulmasını sağlamaktı.
Fırsat bulduğum zaman bu konu üzerinde araştırmalar yaparım.
12 Aralık 2012 tarihli Aydınlık gazetesinde yayınlanan Sayın Mehmet Ali Güller’in “Kürdistan Türkiye’yi böler” adlı makalesi bu konuya değinmiş ve 1965 yılından başlamak kaydıyla günümüze dek emperyalist güçlerin Kürdistan’ın nasıl kurulacağı konusundaki planlarını açıklıyordu.
İlgimi çektiği için bu makaleyi özetleyerek açıklarsak;
ABD ilk olarak 1965 yılında Kürdistan’ın kurularak Türkiye ile federal bir çatı altında birleştirilmesini istemişti.
Hatta bu konunun gerçekleşmesi için de o dönemin başbakanı Sayın Süleyman Demirel’in de ağzını aramışlardı.
ABD bu kez bu projeyi 12 Mart’tan sonra 1974’de, bir kez de 12 Eylül sürecinde 1986 yılında Türkiye’nin önüne getirmişti.
7 Kasım 1986’da ABD’li Savunma Bakan Yardımcısı Ankara’ya gelerek bu planı biz kez daha Türkiye’nin önüne getirdi.
Ancak o dönemin Genel Kurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ tarafından reddedilmişti.
ABD’ nin Irak’a sadırısından hemen önce Ocak 1991 tarihinde dönemin ABD’li Dışişleri Bakanı James Baker planın güncelleştirilmiş şeklini Türkiye’ye getirdi.
Bu plana göre, ABD Körfez Savaşı desteği karşılığında Türkiye’ye “Kürdistan’ın hamiliğini” verecekti.
Plan “Çekiç Güç” adıyla Şubat 1991 yılında işleme sokuldu. 36. paralel ile Irak’ın kuzeyini uçuşa yasak bölge ilan eden Çekiç Güç Bağdat’tan koparttığı bu bölgede Kürdistan’ın temelini attı.
ABD 1999 yılında yeni bir Kürt planını devreye soktu.
Bu plana göre Irak’ın kuzeyinde beş aşamada kurulacak bağımsız bir Kürt devleti ile Türkiye’de bir Kürt federe devleti oluşturulması ve bu iki yapının daha sonra birleştirilmesi isteniyordu.
Öcalan ülke ülke dolaşırken 25 Ocak 1999 yılında ABD’den gelen bir heyet
“Türkiye himayesinde Kürdistan” planını Ankara’ya dayattı ve 12 maddelik planı Ankara’ya kabul ettirdi.
ABD iki yıl süren bu hazırlığını Haziran 2001’de Kürdistan’ı resmen tanıyarak taçlandırmak istedi.
Ancak Türkiye bu durumu kabul etmedi ve 2001 yılında mali kriz ortaya çıktı.
2002 yılında ise erken seçime gidilerek iktidar el değiştirdi ve iktidara AKP geldi.
AKP iktidara gelişinden bu yana tahribat ve “açılımlarla” dolu bir 10 yıl geçti.
Bu kez bu 10 yılı değerlendirirsek;
Kürt asıllı milletvekilleri önce bağımsız olarak seçime katıldı, kazandıkran sonra mecliste parti kururak grup oluşturdular.
Oluşturulan grubun milletvekilleri yeri geldiği zaman özerklik istediler, hatta çekinmeden bu gibi konuları meclis içinde ve dışında dile getirdiler.
Her halde içte ve dışta güvendikleri güçler vardı.
Yanlız üzerinde duracağımız bir konu varki o da zamanında Kürtleri iyi tanıyan Rus Generali Lihonen’in bir raporunda, “Kürtleri okşamamak gerekir; çünkü böyle bir davranış kendilerine gurur vererek, hükümetin zayıf olduğu kanaatini doğurur. Bunlara silahlı kuvvetlerle etki yapılmalıdır” demişti.
Yaklaşık bir asır önce söylenen bu görüşü bizi yönetenlerin her zaman dikkate alması gerekir kanaatindeyiz.
Bununla birlikte bu gibi sorunların çözümünde kullanılacak yöntemlerin biri de Doğu ve Güneydoğu’dakli ağalık sisteminin ortadan kadırılmasıyla birlikte topraksız köylüye toprak verilmesi için etkin bir toprak reformuna acilen ihtiyaç duyulmaktadır.