SIRAT KÖPRÜSÜ
Sırat köprüsünü sorduğum gençlerden cevap alamadım. Benim çocukluğumda, gençliğimde bir kabahat işlendiğinde emmilerimiz “sırat köprüsünü geçemezsin haa… iyi ol vs” dediklerinde korkardık, iyi olmaya çalışırdık. Sırat köprüsü ancak günahsızların geçebileceği bir köprü idi, günahı çok olanlar bu köprüden cumburlop düşerlerdi. Şimdi nerden çıktı bu diyenleriniz olacak. Ne zaman haberlerde, sohbetlerde köprü lafı geçse aklıma hemen bu sırat köprüsü gelir, suratıma bir gülümseme ile yayılır. Haliç köprüsünün vidaları kopmuş, boğazdaki ilk köprü Fatih bakıma alınmış. Bu haberler ile bildiklerimi sizlere aktarmak istedim. Geçen yüzyılda bilim adamları “metal yorgunluğu”nu keşfetti. Uçakların orası burası kopup düşmeye başlaması ile yapılan araştırmalarda “çalışan, bir güç altında oynayan metal, demir vs. parçaların zamanla zayıflayıp koptukları, dağıldıkları deneyler ile belirlendi. Sonuç: metal parçalar belirlenen süreler içinde yenileri ile muhakkak değiştirmeli idi. Bu dıştan bakıp da “bu parça pırıl pırıl” denecek bir durum değildir. O parça içten zayıflamıştır. 40 yıl önce boğazdaki ilk köprü Fatih açıldığında, işi bilenlerin sohbetinde, biri çıkıp köprünün zamanı geldiğinde yapılması gereken bakımının yapım maliyetine yaklaşacağını söylemesi ile herkesin yüzünde acı bir gülümseme belirmişti. Bir diğeri de aynen şöyle demişti, “ o köprüde bir facia olmadan bakım yapılmaz, yapılsa da boya üstüne boya atıp bir iki parçayı değiştirirler, dostlar alışverişte görsün hesabı, işi bitirirler. Epey oluyor, bakım zamanı geldiğinde o zamanın hükümeti bu işi ihaleye çıkardı. Bir Japon firması “Ben yaparım, ama köprünün yarısının hissesini de alırım.” dedi. Çünkü ödeyecek paramız yoktu. Vazgeçildi, o gün bugün bakım kaldı. Ne zaman haliç köprüsünün vidaları kopup köprü açıldı, korku dağları sardı. Bir de, bir ilimizde çöküp onlarca insanı sulara gömen köprü faciası sanırım ilgilileri harekete geçirdi. Niye suratımın yayılıp acı acı gülümsediğini daha iyi anlatabildim heralde. İnşallah korktuğumuz gibi olmaz. Allah o köprülerden ve bütün köprülerden geçen kullarından merhametini esirgemesin.
Dersim olayları bana göre artık bir araştırma konusu oldu. Dersim doğuda bir yöre, cumhuriyetin ilk yıllarında bu yöre insanı “isyan” etmiş, hükümet de acı acı bastırmış. Şimdiki hükümette konuyu açıyor, ana muhalefet partisi başkanı da oralı olduğundan konu derinlere iniyor. Olayın itişip kalkışmaları sürerken bir araştırmacı bakın ne buluyor. Osmanlı devrinde de, padişah Yavuz Sultan Selim zamanında aynı yöre insanı yine isyan etmiş. Eminim tarihin derinliklerine indiğimizde başka şeylerde çıkacak. Bu durumda yurdumun efe takımı o yörenin insanlarından oluşuyor. Yurdumun devleti bunu bir kenara not alsa iyi olur…!
İsyan deyince, yaslı bir emmi şöyle demişti, “ Bayrağı açanın arkasından gidersin, karşı taraf hain der, gitmezsin bu sefer bayrak açan hain der, orta da kalırsın, ne edeceğini şaşırırsın, yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal hesabı”. Kalın sağlıcakla.