KİM BİLİR…
Bu yıl ne kışı ne de baharı hiç görmeden, yaşamadan geçirecek gibiyiz. Belki de kim bilir, siz bu satırları okurken geç kalmış olabilir, yağan son yağmurların değerini anlamadan keskin sıcağı görmüş olabiliriz.
Hatta bazılarımız kumsala ve denize koşmuş, imkânı olanlarda belki de engel olduğunu düşündüğümüz genel seçimlerin öncesinde yayla evlerine göç etmeyi planlamayı düşünebilirler.
Artık ulaşımın kolaylığı nedeniyle bu engelden ziyade okulları bahane edip aynı tarihe denk gelen 12 Haziran genel seçimlerini de aradan çıkarmak en uygun tercihlerden birisi de olabilir.
Seçimlerde kararsız kesimler, bir de sandığa gitmeyenler; her zaman sonuca etkisi olan, seçimi kazananı ve kaybedenleri belirleyenlerdendirler aslında…
Hiç hafife alınır tarafı olmayan, oy yüzdesi yüksek olan bu kesime hiçbir partinin ulaşamamış olması, nedenlerinin partiler tarafından araştırılmaması da ayrı bir merak konusudur. Araştıran varsa da belki de mahcup duruma düşmüş, açıklama gereği duymamış olabilirler…
Mahcubiyet demişken…
Genelde karşılaştığımız, yeni tanıştığımız ya da arkadaşlarımızla yaptığımız siyasi konuşmalarda iktidar partisine oy vermek isteyen kişi sayısı ya hiç olmaz ya da bir elin parmağını geçmez.
Tamam, Akdeniz kıyısı da bu konuda kırmızı boyalı olması sebebiyle her ne kadar mimli olsa da seçim sonrası yapılan ve adeta “demokrasi düşmanlığı” şeklinde siyasi transferlerin yapılması neticesinde azımsanmayacak oy oranına sahipler.
Peki, nereden ve kimler tarafından verildiğini anlamak yerine neden verdikleri konusu üzerinde ve niçin açıkça söylemedikleri üzerinde yoğunlaşmak lazımdır belki de…
Açıkça söyleyenler yok mu, elbette var.
Çoğunluğunun partiden ziyade lider için verdiklerini açıkça belirttikleri ve yanında yerel örgütlerin çalışmadığından yakınanları da çok var.
Bir defa herkes gibi söylemek veya çığırtkanlık yapmanın gereği olmadığını biliyoruz.
İki kişiden birinin hükümete oy verdiğini varsayarsak konuşanların en son 1997 seçimlerinde de mevcut hükümete oy vermediklerini söylemeleri ayrı bir düşünce konusu…
Kim bilir, Siyaset arenasında kızgın yarışta pişman olmamanın gayreti ve inadı ile yanlış yollarda veya bilmeden inadına gayretli, doğru yolu bulmanın şiddeti ile ne yaptığımızı bilmeden yola devam ediyoruz…
Genel seçimler oldu olası bana hiç zevk, tat vermemiştir. Belki de Lider sultasına olan alışkanlıklardan kaynaklanan, bir tür şeker hastalarımızın da kullandığı bir tür “tatlandırıcı” ve “suni veya yapay” gibi benzer algılardan kaynaklanabilir…
* * *
1915 Yılında Çanakkale Savaşlarında İngilizlere kök söktüren Mustafa Kemal, ülkesinin batısını işgal eden Yunanlıları da bertaraf ettikten sonra, o güne kadar yaptıklarının hepsini gölgede bırakacak bir işe soyundu.
Osmanlı Devletinin aksine, ülkesinin adını, başkentini, rejimini ve hatta istikametini de dâhil olmak üzere baştan aşağı değiştirecekti…
İşte bunların başarılmasında dönüm noktası olan ve Gazinin gençliğe armağan etmiş olduğu 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle gençlerimizi kutlamak istiyor, hayallerinin gerçek olmasını temenni ediyorum.
Esen Kalın, Hoşça Kalın…