ZATEN FARKLI DİLDEN KONUŞUYORDUK…-Hasan İlhan
Bilmem farkında mıydınız? Aslında kavgalar başladığından buyana hep farklı dilden konuşuyorduk…
Yapmayın, etmeyin derken hep kırmayı, dökmeyi tercih edenler, şimdilerde de tehditkâr davranmaya devam edip, yapmak istedikleri şeyi üstelemeye devam ediyorlar…
Taş atan çocukları biz mi yarattık?
Mesela, atamız küçüklüğümüzde bize her düşmanlığı öğretseydi, bizim taş atan çocuklardan ne farkımız kalırdı?
Ana-Baba ve yönlendirilmiş çocuklar cahil ve sindirilmiş…
Özellikle o bölgede yetişen üç nesil çocuklarımız kin ve nefret dolu duygularla beslenmişken…
Sonrada “Biz farklı dilden konuşmak istiyoruz” diyeceksin.
Farkında değil mi bunlar? Otuz yılı aşkın süre hep farklı dilden konuştular!
Sınır boylarından gece gündüz demeden geçerek Türk-Kürt ayrımı yapmadan çirkin saldırıları gerçekleştirmeye, kalleşçe yakıp yıkmaya devam ettiler.
Kürt-Türk ayrımı yapmadan dedim, çünkü mücadelelerini Kürtler adına yaptıklarını söyleyenleri anlamakta hep zorluk çekmişimdir.
Dediklerine, verdikleri emirlere karşılık bulamadıkları için olabilir mi?
Bütün toplum olarak bir defa şunu aklımıza sokmamız lazım; “Biz Kürt-Türk beraber yaşamaya mecburuz”.
Bir şartla…
Uzun yıllar ülkenin geleceğini, zamanını çalanlar, engel teşkil edenler kafalarını değiştirmek istemeyenler hariç!
Yani, o bildik farklı dilden konuşmaya devam edenler hariç!
İngiliz Filozof, Mantıkçı ve Matematikçi Bertrand Russel’in dediği gibi; “Kendi refahımızı, herkesin refahının güvence altına alınmasının dışında bir yolla güvence altına alamayız. Kendinizin mutlu olmasını diliyorsanız, başkalarının da mutlu olmasına rıza göstermek zorundasınız.”
Elbette, bu vatanın toprağını, bayrağını ve insanını seven hiç kimseyle sorunumuz olamaz.
Şimdi de, yeni bir dil çıkmış gibi lanse ettikleri farklı bir kulvardan koşmaya başladılar…
Konuşun, size ne diyen var ki…
Benim güzel ülkemde o kadar farklı konuşulan dil, konuşan insanım var ki,
Ak diyen, kara diyen mi var?
Niyetleri belli…
Ben hiç görmedim, devletin okulunda Türkçe dersini desteklediklerini,
-“Türkçe bizim resmi dilimiz, bölgede okuma-yazma bilmeyen Kürt halkımıza öğretelim” sözlerini, göstermelik de olsa yapabildiklerini…
Hayır, öyle bir şey beklediğimden değil de, amaç iyi niyetlerini ölçmek.
Ama gördüğümüz o kadar çok şey var ki, buradan anlatmak istediklerimize ancak köstek olur…
Dedim ya, şimdiye kadar hep farklı dilden konuştuk zaten.
Her zaman söylemişimdir; “sorunları konuşarak ve zamanla çözmekten başka çare yoktur”, diye…
Başka yollar denenir, çözümlendiği zannedilir…
Bir süre sonra bir bakmışsınız; sorun daha da büyümüş, volkanlar stres olmaya başlamış…
Bırakın; herkes konuşsun, konuşmaktan zarar gelmez.
Bak ne güzel, devletimiz de dilini değiştirmişken, resmi olarak “evet, bunu sorun sayıyorum” demişken… Bunu fırsat bileceklerine bir de çıkmışlar “ben hala farklı dilden konuşacağım” demekten kendilerini alıkoyamamışlar.
Biz yine iyi niyetimizi korumaya, yüzümüzü göstermeye devam edelim…
Derim ya hep, iyi niyet ve samimiyet…
Bizler de o zaman canımıza kastedenleri, gözümüzde potansiyel suçlu olmaktan vazgeçirip “canımızı yesinler”, diyebilelim…
Güzel olması temennisinde bulunduğumuz yeni yılda huzur dolu günler…