VURDUMDUYMAZ MI OLDUK?-Ender Karaca
Bazen düşünüyorum. Acaba bizler vurdumduymaz bir yapıya mı büründük?
Bu yapıya şayet büründüysek bunun nedenlerini araştırmamız,
Araştırdığımız bu bulgulara göre de neden-sonuç ilişkisini kurarak bir neticeye varmamız gerekmez mi?
İşte bizim üzerinde durmak istediğimiz konular arasında bu sorun yatmaktadır.
Acaba vurdumduymaz mıyız?
Evet, toplum olarak bizler yaşanan olaylara karşı genelde vurdumduymaz olduk.
Tabi bunun nedenlerini bilimsel araştırma yöntemleri kullanarak toplumbilim uzmanları tarafından bir varsayım üreterek araştırılması gerekir kanısındayız.
Vurdumduymaz olarak bu yörede yaşadığımız bazı olayları örnek vererek açıklarsak.
Öncelikle Mahmutlar yöresini ele alalım.
Yaklaşık iki yıldır yazıyoruz ve çiziyoruz. Mahmutlar sahil kesimi oteller, siteler ve büfeler tarafından işgal edilmiş ve hiçbir ademoğlu konuyu dile getirmemiş ve aynen işgal devam etmiş ve halkta rahat bir şekilde denize girememiş.
Bunları dile getiriyoruz ama denize giremeyen halkla da konuştuğumuz zaman “evet haklısınız ama yapılacak bir şey yok” diyorlar.
Gelelim D-400 karayolunda ki denize açılan ancak oteller ve siteler tarafından yapılan protokollere aykırı bir şekilde tüm halkın kullanımına kapatılan sekiz adet yaya alt geçidinin durumuna.
Yine hiçbir ademoğlu devlete ait bu karayolunda ki yaya alt geçitlerin neden halkın kullanımına kapalı olduğunu yazılı olarak yetkili kişilerden sormamışlar?
Neden sormadıklarını dile getiriyoruz ama halkta “evet haklısınız ama yapılacak bir şey yok” dediklerini bu konunun açıklığa kavuşturulması için yaklaşık iki yıldır çaba gösteren biri olarak duyar gibi olmaktayım.
Genelde bizler bu gibi durumlara karşı son derece kayıtsız kalarak yalnız konuşmaktan öteye gidemediğimizi,
Konuştuğumuz zamanda mangalda kül bırakmadığımızı ancak “gel bu işi yapalım” dediğimiz anda hemen oradan sıvıştığımızı da unutmayalım.
Sorumluluk almak vurdumduymazlığın panzehiridir.
İşte size bu konulara ait başka bir örnek daha verelim.
Dim Çayı’nda ki piknik yerlerini ele alalım.
Doğanın bizlere bahşettiği o güzelim yerlere gitmek için günde belki yüzlerce otomobilin geçtiği o bilinen berbat yoldan gitmek bizleri bir yönde bu yolun bir an önce düzenlenerek daha güzel şartlarda trafiğe açılması konusuna getirmektedir.
Tam 15 yıldır bu yoldan Dim Çayı’na ait piknik yerlerine gideriz. Bu yol 15 yıldır neyse bugünde odur.
Hiçbir ademoğlu bu yolun düzenlenmesi için çaba sarf etmemiştir. Esasında Kestel demek Dim Çayı demektir.
Bu yerlere gayet güzel piknik alanları yapılmasına karşı gidilen yaklaşık 15 km’lik yol berbat bir halde kendi haline bırakılmıştır.
İşte sorumluluk durumu burada başlıyor. Hangi koşulda olursa olsun bu yolun yapılması gerekirdi.
SONUÇ:
Madem bu yerler gelirini turizmden elde ediyor o zaman bu yerleri yöneten özellikle seçilmiş yöneticiler açıkladığımız bu gibi sorunlara karşı biran önce çözüm üretmesi gerekmektedir.
Unutmayalım öyle cekli…caklı konuşmakla bir yere varılamaz. Önemli olan fiiliyattır.