DEVLET BAŞA
Asgari ücret 1300, emekli maaşı ortalama 1500 lira. Tek çocuğu olsun ailenin en büyük ekonomi uzmanına emanet edelim aileyi ve o çocuğa üniversite eğitimi aldırsın..
Emeklinin ve ya hâlihazırda asgari ücretle çalışan bir ailenin çocuğuna yurt çıkma ihtimali yok denecek kadar azdır.
Bunun sosyal yaşamı, akranlarının yanında ezilen çocuğun psikolojisi gibi etkenleri hiç hesaba katmıyorum. Bu çocuk ne yapar?
Bırakın üniversiteyi daha ilköğretimden itibaren zeki çocukları takip eden gruplar vardır. Liseye adımını attığın an mutlaka bir tarafa yaslanır gençlerin büyük bir bölümü.
Yıllardır çarklar böyle işler bu ülkede.
Askerlik çağına vergi çağına gelince birey olur devletin gözünde gençler..!
Reisler, devrimci başları, illegal örgüt temsilcileri ve cemaat ağabeyleri hemen her üniversitede konuşlanmıştır.
Ailesinin yanından ekmek almak dışında ayrılmamış gençlerin üzerindedir iyi ya da kötü niyetli gözler.
Vatan sevgisi, devrim ülküsü, din sömürüsü ve düzen düşmanlığı ile doludur vitrin.
Ya giyersin ya da giydirirler…
Genelde özel üniversiteleri tercih edenler ağırlıkta olsa da altında arabası cebinde parası olan zengin çocukları pek bu işlere bulaşmazlar.
1950 yıllarından başlayan öğrenci hareketleri hiçbir zaman kontrol altına alınamadı. İşin sosyolojik ve psikolojik analizlerini yapmak yerine coplarla ve darbelerle terbiye edilen gençlik 12 Eylül darbesinden sonra merdiven altı örgütlerin tuzağına düşürüldü.
Bedava denecek yurtlar, yemekler, burs adı altında verilen harçlıklarla tavladılar gariban çocuklarını.
“Biz olmazsak istediğiniz yere gelemezsiniz.
Çünkü sizleri sistem dışına iten elit grupların parsellerini bizler yok edeceğiz” dediler. Kulağa hoş gelen, içinde makam mevki ve kariyer olan bu süslü paketleri reddetmedi gençler. Ailesinin kıt kanaat geçimini berbat etmemek adına olsun, hızlı yükselme arzusu olsun, makam ve mevki hırsı velhasıl adı ne olursa olsun bir kuşağı kursaklarına indirdi baronlar.
Hiç kimse sormadı, sorgulamadı.
Çünkü sorduğunda teşhisi koyduğunda çözümü de ortaya koyman gerekir ki bu pahalı ve maliyetli bir iştir. Sıkıntıları devlete yük olmadan çözen ve ilk etapta sistemle kavgası olmayan bu yapılar işlerine mi geldi bilemem.
Uyanık tüccarın “bir müşteri çayımı içmişse ona mutlaka satış yaparım” ikramlarının geri alınma zamanı gelmişti.
Bu hep böyle olmuştur.
Asla değişmeyen ana kural şu “ben seni istediğin yere getirdim, şimdi sen benim istediklerimi yap”…
Devlet: Eğitimi, sağlığı, güvenliği, din ve ibadet özgürlüğünü her anlamıyla tek elden yönetmelidir.
Eğitim bakanlığının bütçesi arttıkça hapishaneler boşalacaktır.
İllegal örgütlerin cemaat yapılanmalarının altında yatan tek gerçek vardır devletin onlara bıraktığı boş alan.
Son olaylardan çıkaracağımız en büyük ders bu olmalıdır.
Devletine ve milletine bağlı bir nesli devletin kontrolünden uzak yetiştiremeyiz.
Sonuçta; hem devlete, hem millete hem de o gençlere yazık olur..