TERÖRÜN HEDEFİ İNSANDIR….
Yaklaşık 2 yıldan beri silahlar susmuştu. Ancak, doğu ve güneydoğu bölgemizde silah sesi duyulmasa bile eli silahlı teröristlerin yol kestiği, kimlik sorgulaması yaptığı, kent içerisine hendekler kazdığı her gün bir kısım gazete manşetlerindeydi.
Kurtarılmış bölge haberleri bir kısım medyada yer alırken, diğer kısım medyada neden tek satır dahi yer almıyordu?
Bazı bölgelerin teröristler tarafından silah deposu haline getirildiğinden devleti yönetenlerin haberi yok muydu?
En yetkili ağızdan “nefes alışlarından bile haberimiz var” deniliyordu.
Devletin istihbarat teşkilatları bu zaman zarfında neler yapıyordu?
Silah bırakmayı kabul etmeyen terör örgütleri ile neyin anlaşmaları yapılıyordu?
Barış süreci safsatası neyin nesiydi?
Ne oldu da 7 haziran seçimlerinden hemen sonra terör birden bire yeniden hortlamıştı?
Düğmeye hangi gizli ve hangi kirli parmak basmıştı?
Neyin hesabı yapılıyordu?
Giden bu canların hesabını birileri vermeli…
Büyük devletin büyüklüğünü bu halkın görmeye ve bu soruların cevabını bilmeye hakkı var.
Yukarıda yazdığım her soru cümlesinin altında sorulacak yüzlerce alt cümleler var.
Devlet ciddi bir kurumdur.
Gelişen olaylar gösteriyor ki ciddi bir zafiyet içerisindeyiz.
Devleti yöneten siyaset kurumları, bazı uygulamalarda eksik ya da yanlış yapabilir. Bunların bir çoğu telafi edilebilir.
Ancak; hedefi insanı yok etmek, ülkenin bütünlüğüne göz dikmek olan terör konusunda zafiyet göstermek telafisi mümkün olmayan gafletlerdir.
Yanlış hatırlamıyorsam 2007 yılında Avrupa birliği yetkililerinden bazıları; “Türkiye’nin önünü Kemalizm ve Ordu tıkıyor” diye beyanatlar verip hedef göstermişlerdi. Biz ne yaptık; Kemalizm’e ve Ordu’ya karşı itibarsızlaştırma politikası izleyerek, önce Silivri zindanını hazırlayıp sonra da ordunun komuta kademesini içeri tıktık. Daha sonra da adına kumpas diyerek, methiyeler dizdiğimiz meşhur Ergenekon savcısını günah keçisi ilan edip, Ermenistan’a kaçmasına göz yumduk. Göz yumduk diyorum, zira; her türlü imkana ve çok ileri düzeyde donanımlı istihbarat örgütlerine sahip olmamıza rağmen ve herkesin tanıdığı Ergenekon savcılarının gümrük kapılarından elini kolunu sallayarak çıkmaları insanı dehşete düşürmezde ne yapar?
Ülkemizin Ortadoğu bataklığının içerisine çekilmek için kurulan tuzakları hala fark edemiyor muyuz?
Kişisel ihtiraslar, siyasi ikballer ülke bütünlüğünden ve her gün toprağa verdiğimiz gencecik evlatlarımızın kanlarından daha değerli olamaz.
Kimin ne yapmak istediği apaçık ortada iken, bir an evvel bu vahşete dur demek, bu ülkede yaşayan herkesin vatan ve namus borcudur.