DEMOKRASİ
Ruanda’da 1994 yılında dünya tarihinde görülmemiş bir katliamı yaşanmıştı. Hutu kabilesinden olan “devlet başkanının uçağı düşürüldü” anonsu yapıldıktan sonra Hutu milisleri ellerine geçirdikleri silahlarla sokağa çıkıp Tutsiler’e saldırmaya başladılar. Ellerinde palalarla kadın çocuk demeden 800.000 insanı öldürdüler. Belçika’nın dolduruşa getirdiği halkın iç savaşı devleti çökertmiş ve halk bunun bedelini ağır bir şekilde yokluk ve açlıkla ödemişti. Öncesinde azınlık olan Tutsiler’i üstün ve ayrıcalıklı ırk olduklarına inandıran Belçika, daha sonra çark etmiş ve karşı tarafı desteklemeye başlamıştı.
Sonrasında iki taraf barıştı ama savaşla barış arasında geçen zamanı dünya hep vahşet olarak hatırlayacak.
Dünyada bir tane ülke yoktur ki halkın tamamı aynı soydan, aynı boydan olsun. Farklılıklarımızı fark faktörü olarak kullanmak yerine kültürel bir zenginlik olarak kabul ettiğimiz sürece dünya daha güzel olacaktır.
Emperyalistlerin Ruanda oyununun benzerlerini ülkemizde deneme tekrarları hep sağduyu ile bertaraf edildi.
Sağcı, solcu. Sünni, Alevi. Türk, Kürt replikleri aynı tiyatronun farklı oyunlarıydı.
Etle tırnak olduğumuzu, ekmeğin yutulması için önce bölünüp lokma haline getirilmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz.
Irk, soy ve sülale bizlerin seçme şansı olmayan değerlerdir.
Olana “eyvallah” deyip yola devam etmek en doğrusu olsa gerek. “Yola devam” demişken sözü seçim propagandalarının en çok konuşulan ismi Selahattin Demirtaş’a getirmek istiyorum. Sohbet ettiğim birçok insandan şu sözü defalarca duydum
“Keşke bizim partinin genel başkanı olsa..!”
İnce ve etkili dokunuşlarıyla, sorulara verdiği net yanıtlarla, konuşma üslubuyla doğu dışında yaşayan ve diğer partilere gönül veren Kürt seçmenleri HDP’de toplamayı başaracak gibi görünüyor.
Özellikle 1990 lı yıllardaki siyasetçilerin “dağda değil gel düz ovada siyaset yap” çağrılarını hepimiz hatırlarız.
Şimdi Türkiye seçmeni HDP’nin barış ve demokrasi söylemlerinin altını nasıl dolduracağını merak ediyor.
Önümüzde ki süreç çatışmanın yerini uzlaşmanın alması, silahların değil siyasetin söz sahibi olması bakımından önemli bir fırsat olabilir.
AKP, CHP, MHP ve büyük bir sürpriz olmaz ise HDP’nin şekillendireceği meclisi çok zor bir dönem bekliyor.
Özellikle muhalefet partilerinin vaatleri lüks mağazaların vitrinleri kadar çekici ve göz alıcı duruyor.
Asgari ücret, çiftçinin kullandığı mazot, emekli maaşları ve işsizlik muhalefet partilerinin temel projelerini oluşturuyor.
İktidar partisinin ekonomik hiçbir vaadinin olmaması ise dikkat çekici.
Sayın Davutoğlu, sadece paralel yapı ve başkanlık sistemi üzerinden yürüyüp eski hizmetleri anlatmayı seçmiş.
AKP’nin önceki seçimleri açık ara kazanmasından kaynaklanan bir özgüveninin olduğu ise muhakkak.
Seçimlerin bir demokrasi şöleninde yaşanmasını diliyorum.
Haftaya değişen MHP başlıklı makalemde buluşmak üzere yolunuz mavi olsun.