SOYGUNLARA DEVAM

Ülkemizde 50 milyon civarında kredi kartı kullanıcısı var. Henüz satılmayan birkaç devlet bankaları dahil hepsi kart sahiplerinden 35 – 90 TL arasında yıllık kart aidatı adı altında haraç kesiyor. Hatta, bizleri yönetenlerin gözü önünde gerekçeli mahkeme kararlarının yanı sıra Yargıtay kararına rağmen bu haraç alınmaya devam ediliyor. Ben buna “göz önünde yapılan soygun”, bunlara “dur” demek için görev yapanlara da “soyguna destek verenler” ve hatta “soygunun hissedarları” diyorum.
Geçtiğimiz yıllarda en yetkili şahıs bir konuşmasında, “doğu ve güneydoğu bölgesinde yüzde 65 oranında elektrik tahsilatı yapılamadığını, bunun elektrik maliyetini artırdığını” açıkça söylemiştir. Bir başka kaynağa göre de Kuzey Irak’a maliyetin çok altında elektrik verildiğini, buradan doğan açığın maliyet artışlarını yükselttiğini ortaya koymuştu.
Ayrıca, ülke genelinde yüzde 30 lara varan enerji kaçağı çalışmalarında da ne kadar başarılı olunmuştur bunu da bilemiyoruz. Bütün bunları alt alta koyduğumuzda ortaya çıkan maliyete ilave olarak, her gün gencecik fidanlarımızı katleden canilere tanınan bu imtiyaz kamu vicdanında derin yaralar açmaktadır. Hem bu ülkenin ekmeğini yiyecek, hem canilik yapacak, üstelik masum ve dar gelirli vatandaş bu canilerin elektrik faturalarını ödeyecek. Bu da, yönetenlerin gözü önünde aleni yapılan soygunun bir başka türüdür.
 
Teknolojinin tümüyle girdiği hayatımızın vazgeçilmezi olan elektrik, yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı 2008 yılı başından bu yana toplam yüzde 70 lere varan zam görmüştür. Aslında bu zamları dünya petrolüne bağlayarak halka bu yönde açıklamalar yapan yönetilmeye muhtaç yöneticiler, asıl yukarıda belirtmeye çalıştığım gerçeği oy kaygısı nedeniyle halktan gizlemektedirler.
Sömürü odağının baş aktörleri olan bankacılık, GSM şirketleri ve enerji sektörleri halkı soymaya devam etmekte, yetkililer de  oy kaygısı ile faturanın  halkın sırtına yüklenmesine göz yummaktadır.
Bir başka soygun da ilaç sektöründe yaşanmaktadır. Devlet hastaneleri, planlı olarak çöktürülmeye çoktan başlatılmıştır. Kimi yerde doktor bulamazsınız, kimi yerde hasta. Ama ilaç pazarlamacıları öylesine serpilmişler ki, akıl almaz boyutlarda ilaç tanıtımı yapıyorlar. Gececik dekolte giyinmiş kızlarımız yada filinta gibi gençlerimiz girdikleri doktor kapılardan boş çıkmıyorlar maazallah. Prospektüslerinde aynı bileşimler olan değişik markalı ilaçlar peynir ekmek gibi satılıyor eczanelerde.
Bu yazımda sadece üç koldan yapılan soygunu özetledim. Diğerini yazmaya çalışsam gazete sayfalarına sığmaz.
Saygılarımla.