SON KURŞUN
2012 Ekim ayından buyana hiçbir zaman gündemimizden düşmedi.
Bazen aldığımız bir haberle umutlandık ama değişen hiçbir şey olmadı. Solunum cihazına bağlı bir şekilde bekledik uzun süre.
Mahmutlar ve büyükşehir kanunundan bahsediyorum.
Belirli kesimlerin büyük desteğini aldık. Sus pus olup, “aslında çok iyi yapıyorsunuz ama…!” diyerek çaresizliğini dile getirenler de oldu.
Parti disipliniyle hizaya gelmek bu olsa gerek.
“Canım zaten ilçe olduk, daha neyin mücadelesi” gibi orijinal fikirlerde olmadı değil.
Avrupa birliğine girmek için Fransa ile birleşmek gibi bir düşünce.
Konu açılmışken altını çizmek istiyorum. Burada önemli olan tüzel kişiliğinizdir. Adınıza tescil edilmiş bir yurdu, adınızla büyütüp yaşatma ve geliştirme gayretidir. Aynı vurdumduymazlığın ve kabullenişin 1500’den fazla beldede de olduğunu görmek üzücüydü. Side Belediye Başkanının çıkışları dışında hiç kimse tepki göstermedi.
Gösteremedi.
Açıkçası iktidarın gücünden korktular.
Altlarından makam koltuğu çekildiği halde, doğup büyüdükleri yerlerin hakkını korumaktan korktular.
Ben siyasetçinin korkak, tırsık, çıkarcı ve menfaatçisini bu yüzden sevmiyorum.
Mesele yok, gider bir listeden Meclis üyesi adayı olurlar şan ve şöhretlerini sürdürürler.
Bir biz karşı çıktık. 2012 Ekim ayından beri Belediye yönetimi, basın, CHP, MHP hep bize destek verdi. “İlçe olmak için elimizden geleni yaptık” diyemeyeceğim çünkü çok az destek gördük. Ama yine de içimiz rahat. Bizlere verilen her sözün elbette takipçisi olacağız.
Bir dönem Alanya ile flört etmek belki de gözlerimizi açacak ve gerçekleri daha iyi göreceğiz. Bunu ben ve arkadaşlarım önceden biliyorduk ama yaşamadan inanmayanlara bir ders olsun. Mahmutlar Belediyesi’nden giden tüm dosyalar Alanya Belediyesinin tozlu raflarında bekliyor. Çok önemli projelere onay çıkmadı. Sahil büfelerine dahil el koydular. Şuan bu büfeleri işleten esnafımızın birçoğunun seçimlerin ardından kapı dışarı edileceğine adım gibi eminim.
Neyse asıl konuya dönelim.
“Cumhurbaşkanı imzalamaz” dendi.
“Anayasa Mahkemesinden döner” dendi.
Hiç ihtimal vermedim.
Neticede bunlar önceden oturulup, konuşulmuş ve üzerinde anlaşılmış projelerdi. Asıl amacın hizmet bütünlüğü olduğunu söyleyenlerin, röportaj sonunda nasıl terlediklerini ve yalan söylemek zorunda bırakıldıkları için utandıklarına şahit oldum. İki ana caddesinin bakımını yapamayan, şehir içi trafiğe çare bulmak yerine, şehrin giriş yolunu kapatan Sipahioğlu’nun, “Daha iyi olacak” sözüne kargalar bile güldü.
Yazımın başlığını son kurşun diye seçtim.
O son kurşunumuzu birkaç gün önce attık. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine davamızı açtık. Tüzel kişiliğimizin gasp edildiğin, iktidarın kendi çıkardığı ilçe olma kriterlerine keyfi olarak uymadığını dile getirdik dava dilekçemizde.
İleri demokrasiden önce yapılan Referandumdan bahsedip, uzay demokrasisinin niçin referandum yapmadığının araştırılmasını istedik. Şimdi kararı beklemek gerekiyor. Artık mesele uluslararası bir platforma taşınmıştır. Evrensel hukukun vereceği kararın lehimize olacağı kanaatini taşıyorum. Önümüzdeki süreçte büyükşehir kanununa bir iptal çıkarsa, “Ülkem adına utanacağım. Beldem adına gururlanacağım.”