92. YILDA LOZAN ANTLAŞMASI
92 yıl önce Batı’lı emperyalist güçlere karşı Ulusal Kurtuluş Savaşının kazanılarak, kurulan ve bunu da 24 Temmuz 1923’de Lozan’da yapılan bir anlaşma ile pekiştiren başta Yüce Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere bu uğurda emeği geçen tüm vatanseverlerin saygı ve minnetle anarız.
Yapılan bu anlaşma sırasında İngiliz delegesi Lord Curzon’un İsmet İnönü’ye söylediği sözleri unutmamamız gerekir.
“Aylardır müzakere ediyoruz. Arzu ettiklerimizden hiçbirini alamıyoruz. Memnun değiliz sizden. Ama ne reddederseniz cebimize atıyoruz, cebimizde saklıyoruz. Memleketimiz haraptır. Yarın geleceksiniz, bunları tamir etmek için, kalkınmak için yardım isteyeceksiniz. O zaman bu cebime koyduklarımdan her birini birer birer çıkartıp size vereceğim.”
İsmet İnönü verdiği cevapta şöyle demişti; “Çok emekle bu sonuca varmışızdır. Şartlarımız milletimize göre haklıdır. Bunları ne olursa olsun alacağız. Siz şimdi verin. Sonra gelirsek istediğinizi yapın.”
İnsan düşünmeden edemiyor. Aradan 92 yıl geçtikten sonra insanın aklına acaba ‘Lord Curzon haklı mıydı?’ sorusu geliyor.
Üretim yerine tüketim ekonomisinin başlangıcı sayılan ve 1980’de uygulanmaya başlanılan Serbest Piyasa Ekonomisi denen bu gelişmeler karşısında insan ister istemez Lord Curzon’un cebindekilerini peyderpey çıkarttıklarını görüyoruz.
Ulusal Kurtuluş Savaşı verilerek o zamanki koşullarda yoktan var edilerek kurulan onurlu bir Türkiye ile günümüz Türkiyesi karşılaştırıldığında özellikle ulusal bağımsızlığımıza duyulan saygı ve özen ulusal egemenliğin paylaşmazlığı gibi birçok temel ve moral konularında nasıl geriye doğru gittiğimizi derin bir acı duyarak görmekteyiz.
Günümüz Türkiyesi’nde bu moral ve gerilemenin hatta çöküntünün nedenlerini düşündüğümüz zaman Lord Curzon’un İsmet İnönü’ye söyldiklerini anımsamamız geliyor.
Özellikle 2000’li yıllarda ekonomimizin sıcak paraya dayalı yüksek faiz ve rant koşullarının egemen olduğu bir düzen içinde olduğunu görmekteyiz.
Bu durum bir yönde siyasal bağımsızlığımızı tehdit etmektedir.
Bu konuyu iki sene önce Mahmutlar Post Gazetesi’nde dile getirmiştim. Ancak konunun önemi nedeniyle yinelemekte fayda görmekteyim.
Çünkü Batı, hala Lozan ile oturtulan anlayışı kırmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz.
Bu konuda uluslararası hukuk uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı’nın görüşlerine göre;
Batı hala Lozan ile oturtulan anlayışı kurmaya çalıştıklarını, bunun ilk nedenin de başta enerji kaynaklarını denetleme olanağına sahip olmaları ikinci nedenin de bölgedeki İsrail devletini korumak olduğunu, bunun yanında Türkiye’nin Lozan Anlaşması ile belirlediği sınırlarını değiştirerek, o yörelerde bağımsız ya da otonom yönetimler kurmak istediklerini, ayrıca Batı’nın ortadoğu’yu tekrar düzenlerken, radikal bir islam anlayışı yerine ılımlı bir islam anlayışına sahip olan bir bölge oluşturmayı amaçladıklarını açıklıyordu.
Geçen hafta Suruç’ta yaşanan ve 32 yurttaşımızın bombalandığı eylemle katedilmesi tüm yurtta yüreklerimizi dağladı.
Bu katliamın nedenlerini ve niçinlerini yazılı ve görsel medyada ulus olarak takip etmekteyiz. Yalnız üzerinde durmak istediğimiz konunun başında bizi bazı güçlerin etkisiyle ortadoğu bataklığının içine çekmeye çalıştıklarını söyleyebiliriz.
Ortadoğu bataklığı içine girildiği taktirde çıkmak zordur. Bu durumu çok iyi bilen Yüce Atatürk, Lozan Anlaşması yapıldığı sırada özellikle Musul ve Kerkük bölgesindeki zengin enerji kaynaklarının bulunduğu yöreyi de Türkiye’ye dahil etmek istemiş, ancak o zamanki emperyal güçler buna mani olmuşlardı.
Batı nerede zengin enerji kaynakları varsa orayı kendi kontrolleri altına almayı çalıştıklarını unutmayalım. Onun için Lozan’da çizilen sınırlarımızı korumak için tüm toplumun uyanık olması gerekir.