60 VE 80 ASKERİ DARBELERİNİ YAŞADIM-Rıfat Kıymaz
1960 Yılında orta sonda idim, bitiş imtihanları heyecan ve korkusunu yaşıyorduk. Darbeyi radyodan ve büyüklerimizden dinledik. Okuldan öğrendik “Ankara’dan gelen emir üzerine imtihanlara sadece Atatürk’ün Gençliğe Hitabı ezberlenerek girilecek başka bir şey sorulmayacak.” İyi güzelde benim ezberim sıfırdır. Zor ezberlerim, zor unuturum. Adlımı bizi bir telaş, bir ayda gece gündüz, yatıp kalkıp ezberledim. İmtihanda bir güzel okuduk. “Aferin çık” dediler. Ortaokuldan bu ezberle mezun olduk. Darbeden önce hatırladığım, rahmetli Menderes’in birçok bakan ile birlikte Fransa’da düşen uçağında şehit olan bakan Zeytinoğlu’nun Eskişehir’deki bayrağa sarılı cenazesi idi. Bütün Eskişehir mahşer gibi gözü yaşı onu uğurladı. Rahmetli Menderes uçağın kuyruğunda sıkıştığından kurtulmuştu. O yıllarda Amerika ile çok ciddi işlerde ters düşmüştü rahmetli. Daha sonraki yıllarda bu “ters düşenlerin” bütün dünyada başlarına gelenleri gördükçe bu uçak kazası bana normal gelmedi. Hele hele darbeyi tetikleyen olaylı Taksim ve Beyazıt yürüyüşlerinde siyah pardösülü birtakım insanların para ve silah dağıtarak halkı kışkırttığını duyduğumda bundan biraz daha emin oldum. Darbenin kuklası mahkemenin Menderes ve diğer idam kararları ise bugün bile kalbimizi sızlatıyor. İdamlar, o hükümetin iradesindeki hataların karşılığı değildi. Bunu artık herkes biliyor. İdamlardan sonra yaz tatilinde köyleri gezerken cemilerde onların mevlitlerini dinlerken bir yandan da rehin altınların yurtdışından uçaklar ile Türkiye’ye getirildiği haberleri veriliyordu. Kusursuz ne bir kul vardır. Nede bir irade…
1980 darbesine gelince; Sıkıntılı bir devreden sonra iyi paralı bir iş bulmuş, ilk gün hazırlığı için sabah 5’te kalkmıştım. Sokak ve caddelerde sabahın sessizliğinde bomba gibi patlayan hoparlörlü askeri araçların darbe haberi ve evlerde kalın yasağı ile o iş olmadı. Üzülmedim. “Vardır bir hayır” dedim. Takıldım bir arkadaşın peşine Maraş’a gittim. Dünyanın 3. büyük projesi dedikleri Afşin Elbistan Termik Santral projesinde iş buldum. Binlerce metrekarelik sahada zaman zaman çalışanlar on binin üstüne çıkıyordu. Bittiğinde dört ünitelik santralden elde edilecek elektrik o zamanlar için Türkiye’nin üçte bir ihtiyacını karşılayacaktı. İki yılda bitmesi hesaplanan proje, sağ sol grupların çatışmaları ile olduğu yerde saymış, darbe ile bir askeri üs statüsüne alındığı için ben gittiğimde hızlı bir çalışma içinde idi. Adım başı makineli askerlere gıkını çıkarana vur emri verildiği için, hiç kimse konuşmadan işini yapıyordu. Dışarıda ise sivil yaşamın zorluklarına karşın otorite olan bir şıh aşiretinin himayesindeydik. Yaşamın birçok döneminde öğretmenlik yaptığımdan memur çevresinde de bir grubumuz oldu. İki yıl kaldık orada. Binlerce acımın en hüzünlü en acıklı olanını ise yeri geldiği için sizlere aynen aktarıyorum. Konu K.Maraş olayları. Bir akşam ziyareti ve sabaha kadar süren gözyaşları ile anlatılanlar. Bu katliamın acılarına sebep olanlar bir bir “Allah’ın Adaleti” ile cezalarını buluyor. Umalım ki bu tür olaylar ve sebebi olan her şey düzeltilir. Bir daha yaşamayız. Yöremin ve yurdumun arif insanlarına saygı ve sevgilerimle…