30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI
Geçen hafta bayramların en büyüğü olan 30 Ağustos Zafer Bayramının 93. yılını ulusça büyük coşkuyla kutladık.
Bayramların anası olan bu bayram sayesinde Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun temeli atılmıştır.
93 yıl önce 30 Ağustos 1922’de istilacı, emperyalist güçlere karşı yapılan bu savaşı kazanamayıp yenilgiye uğrasaydık esir bir ülkenin vatandaşları olarak hiçbir bayramı kutlayamayacaktık.
Esasında kazandığımız bu zafer istilacı güçlerce yok edilmeye çalışılan Türk ulusunun yeniden dirilişi, şahlanışı ve varoluşudur. Bu varoluşu başta bu zaferin başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu zaferi kazandıran kahramanlarımızı her zaman saygı ve minnetle anıyoruz.
Onlar; bir milleti yok etme çabalarını KÂBUSA dönüştüren, onurları kadar KAHRAMAN, cesaretleri kadar KARARLIYDILAR.
Onlar; BAĞIMSIZ TÜRKİYE için savaştılar.
Çünkü onlar olmasaydı ne Türkiye Cumhuriyeti kurulurdu, ne de Türk Ulusu Anadolu’da kalabilirdi.
İstilacı güçlere karşı yapılan bu savaşla kazanılan bu zafer Türk Ulusunun bin yıldır Anadolu’da var olduğunu ve bu varlığını da ilelebet devam ettireceğini dünyaya ilan ediyordu.
Atatürk savaş meydanlarında kazanılan bu zaferlerin tek başına bir anlamı ve değeri olmayacağına dikkati çekmiş ve bağımsızlığın temelinde de güçlü bir ekonominin yattığını 17 Şubat 1923’de İzmir’de yapılan İktisat Kongresinde şöyle açıklamıştı;
“Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisat zaferi ile taçlandırılmazlarsa elde edilen zaferler sürüp gidemez, az zamanda söner.
Bu itibarla en kuvvetli ve parlak zaferimizin dahi sağlayabileceği yararlı verimleri saptamak için iktisat hayatınızın, iktisat egemenliğimizin sağlanması, pekiştirilmesi ve genişletilmesi gerekir. Düşmanlarımıza karşı en kuvvetli silahımız, iktisat hayatındaki genişleme, sağlamlık ve başarı olacaktır”
Bununla birlikte Atatürk bağımsızlık konusunda da şöyle diyordu;
“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilinir. Her ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa layık görülemez.
Yabancı bir devletin koruyup kollayacağını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla izin verilmez.
Hâlbuki Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.
Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir”
Atatürk’ün 92 yıl önce söylediği bu görüşler yerine özellikle 1980’den başlayarak günümüze kadar devam etmekte olan ve emperyal güçlerce dayatılan tüketim ağırlıklı neolibarel ekonomik modelin uygulanması bir yönde bağımsızlığımızı tehlikeye düşürmüyor mu?
İşte üzerinde durulacak esas konu budur.
30 Ağustos Zafer Bayramı ulusumuza kutlu olsun…